Gazzeliler bu sefer farklı bir göç yaşıyor
7 Ekim ile birlikte yaşanan soykırım, Gazzeliye türlü türlü işkence yaşatmıştır. Bu işkencelerin başında yerinden edilmek gelmektedir. Eskiden dünya tarafından bilinmeyen Gazze, artık bölge bölge, mahalle mahalle bilinir hale gelmiştir. Insanlar defalarca yer değiştirmek zorunda kalarak, bir insanın yaşayabileceği en ağır şeyi yaşamıştır. Şeytan detaylarda saklıdır ifadesini burada kullanırsak, bir nebze de olsa o Gazzelinin yerinden edilmesinin ne anlama geldiği tassavur etmeye çalışalım.
Gazzeliler ilk günlerde evlerini terk etmeye çok dirense de, tahribatın ve saldırıların şiddetine karşı koymak bir insanın yapabileceği bir şeyin olmadığını bildiğimiz gibi, binlerce aile yerlerini değiştirmek zorunda kalmıştır. Ama o yer değiştirmeler, en yakın mahalle ya da yürüme mesafesinde bir okula sığınmak anlamına geliyordu. Sonra aylar geçtikçe, ölüm makinesinin hedefi herhangi bir hayat belirtisinin bırakılmaması olduğu anlaşıldığında, mebcur olarak o insanlar Gazze şeridinin orta bölgesi ve güney kesimlerine göç etmeye başlamıştır. Hepimizin de şahit olduğu gibi, insani bölgeler olarak tanımlanan bölgelere insanlar yönlendirilince yine o bölgeler defalarca vurulmuştur.
Aylar geçtikten sonra bir ateş kes sağlanmış ve insanlar sel halinde Gazze şehrine ve Gazze şeridinin kuzay kısmına geri dönmüştür. Hatta o manzara tüm dünyayı şaşırmıştır, zira o insanlar bir enkaza döneceğini bile bile günlerce yürüyerek yaşlı çocuk demeden yerlerine ulaşmak istemişlerdi. O günleri hiç unutmuyorum, analistler şunu derdi, o insanlar evlerinin enkaza döndüğünü görünce, barınamayacakları bir yere döndüğünü farkedince kesinlikle güneye tekrar döneceklerdir, ancak öyle olmadı, söz konusu enkazların üzerinde çadırlar kurup orada kalıp yaşamaya çalıştı o insanlar.
İki yıldır süren planlı ve sistematik soykırımın temel amacı, Gazzeli’yi toprağından sürmektir. Uygulanan operasyonların ismi değişse de hedef aynıdır. O direnen insanın direncini kırmak için her türlü yol denendi, açlık başta olmak üzere, ama yine operasyonlar durmadı, ve yaşanan vahşeti bizlere taşıyan gazetecilerin çoğu hedef alındı. Gazze şehrini insanlardan boşaltmak için etnik temizlik adım adım uygulanmaktadır hem de aylarca. Nihayetinde ise, tüm halk deniz kıyısında daracık bir alanda sıkışmış halde yine şehrini terketmeyerek yaşamaya çalışmaktadır. Ancak bu durum o katil için kabul edilebilir bir durum değildir. Bunun için daha tüm binaları ve özellikle çok katlı yüksek binaları sırayla yerle bir etti ve insanları tekrar kuzeyden Gazze’nin orta bölgesine gitmeleri için zorlamaktadır.
Sonuç olarak insanlar toplanıp, o kutlu dönüş yolunu tekrar ters istikamette yürümek zorunda kalıyor bugünlerde. Tahmin edersiniz ki, o insanların yürüyecek takatı yoktur, açlık onları çok zayıflatmıştır, o yorgün bedenler ölümden kaçmak için sadece yürütyor, ama nereye bilmiyor, ancak bildiği çok acı bir gerçek var, o da arkasında biraktığı şehrini belki dünya gözüyle bir daha görmeyebilir; çünkü Gazzeli tarafından gösterilen tüm dayanma şekillerine karşı, o katik planından vazgeçmemiştir. Bunun tek bir sebebi var, o da Müslümanların bu denklemde var olmamalarıydı, ve Gazzeli’nin yalnız kalmasıydı. Düşman artık bundan emin, ne yapsam, kimse beni durduramaz, ve maalesef bu uğurda, tüm insanlık ölmüştür.
Gazzeli’nin bugünlerde yaşadığı göç çok ağırdır, psikolojik ve fiziksel olarak çok ağırdır. İnsanları yürümeye ya da bir şey taşımaya güçleri kalmamıştır. Bununla birlikte, bir daha dönmeyecekmiş gibi bir yolda ilermenin verdiği acı tarif edilmesi güçtür. İnsanlarda çadır yok, yemek yok, ne lazımsa hiç yok. Adeta yok olmaya yürümek gibi. Iman olmasa o insanlar bir adım dahi atamazdı, zira bir Filistinli olarak, tarihi hafızamızda 1948 nekebesi taptaze ve canlıdır. O zamanlarda göç edenlerin torunları bile evlerine dönemedi, ve o hasretle o insanlar dünyanın farklı ülkelerinde vefat etmiştir. Filistinli bunu bir daha yaşamamk için ölümü bile göze almıştır. Ama şunun bilmenizi isterim ki, çocuk yaşlı ve kadınlar için o aileler kendilerini bu göçte yer aldıklarını bulmuştur. Filistinliler için bu acının ne anlama geldiğini ve ne kadar zor olduğunu ancak bir Filistinli bilebilir. Buna karşı dünyanın acizliği insanı derinde yaralıyor ve kimlik noktasında ne kadar büyük bir işgalin altında olduğumuzun büyük bir göstergesidir.
Son olarak, bu acının zirvesini yaşayan insanlara dua etmenizi bekler ve yaşanan bu katliamın gündemden düşmemesi için her birimizin sorumluğunun yerine getirmesini temenni ederim.