Bağımlılıkla bağı nasıl kopartacağız?
Sizlere çok acı ama gerçek olan bir durumdan bahsetmek istiyorum: Bağımlılık. Herkesin duyduğu andan itibaren dehşetle ve yargıyla donakalmasını sağlayan gün geçtikçe çığ gibi büyüyen bir lanet. Bağımlılığı çeşitli ifadelerle anlatan sayısız yazar ve doktor var. Hepsinden af dileyerek 5 yıl önce bu illetin esiriyken nasıl kurtulduğumu anlatacağım. Kurtuluşu tadan bir kardeşiniz olarak, bağımlı bir beyinle bağımsız bir birey olarak, eklemek istediğim şeyleri yazmalıydım. Beni can kulağıyla dinlemek isteyenler vardır aranızda ve yahut sessiz kalıp bu namert duruma göz yummayı tercih edenleriniz. Önemli olan beni okuduktan sonra en azından bir kısmınızın ‘evet bu doğru’ diyebilmesidir. Bağımlı kardeşlerim, arkadaşlarım yalnız hisseden yüreğinizi ferahlatmak için bu söyleyeceklerim. Dönülmez bir yolda uçurumdan farksız noktalara ait olduğunuz hissiyatına kapılıp kendinizi asla suçlamayın. ‘Ben yapamam’ diye aklınızda aniden beliren o çaresizliğe boyun eğmeyin. Çünkü biliyorum, sizin sorununuz bağımlılık değil eksiklik. Hayatta yalnız bırakılmış, eksik hissettirilmiş, suiistimal edilmiş, her türlü kötülükten nasibinizi almış, parasızlıkla sınanıp ve hatta sağlığınızı kaybetmişseniz, dahası kelimelerimin sığmayacağı kadar tecrübeyle sınanmışsa güzel yürekleriniz yalnız bırakılmışsınızdır, tıpkı benim gibi…
Bir insan neden bağımlı olur?
Bunu biraz tartışmalıyız artık. Sesimizi duyurmalı avazımızın çıktığınca bağırmalıyız bu haksızlığa. Bir insan değil ‘sevgisiz, yalnız kalmış bir çocuk bağımlı olur.’ Bir birey olarak suçladığımız, toplumca dışladığımız bağımlı kişiler sandığımızın aksine yetişkin değil henüz büyümemiş yarım birer çocuktur. Büyümesine izin verilmemiş her olumlu duyguya aç bırakılmış bir insandan; yaptığı olumsuz, tutarsız, öfkeli tavırlardan dolayı suçlanmış insandan neyi nasıl ve neden bekleyebiliriz? Sorunumuz sandığımızdan çok daha farklı ve çok daha fazla canım abilerim, ablalarım, kardeşlerim, arkadaşlarım. Bağımlılığın bir tercih olduğu gibi asılsız bir iddiaya inanarak, kişisel yargılardan dolayı beklenti içinde olmamız bir hıyanettir. Madde bağımlısı bir kişi doğumundan itibaren gözlemlenmeli ve yaşam şartlarına bağlı olarak ele alınmalıdır.
Bağımlılık bir aile sorunudur, bağımlılık bir çevre sorunudur, bağımlılık bir toplum sorunudur lakin bir birey sorunu olarak kabul edilir. Mutsuz bir ailede doğmuş, psikolojik bir sürü problemi olan anne/baba ve akraba ilişkileriyle büyüyen, oturduğu yer sebebiyle suça, kavgaya, farklı kültürlere açıkça salınmış bir çocuk olarak kötülüğe meyilli olmaması beklenen bir insan olarak düşünmenizi istiyorum. Bir dakikanızı ayırıp düşünmeye çalışın. Zihninizden geçen korkuyu yüreğimde hissediyorum çünkü ben bunları yaşadım. Benim gibi bunların daha fazlasını da yaşamış olanlar için birikti hüznüm. Madde bağımlısı ifadesini kullanmaktan hiç hoşlanmıyorum çünkü bağımlı bireyler aslında bağsız kalmış bireylerdir.
Köksüz, kimsesiz,sessiz,evsiz,sevgisiz,saygısız,suçlanmış,dışlanmış,bomboş kalmış insanların madde bağımlısı olarak görülmesi yüreğime oturuyor. Benim ifademle onlar bu kötülüğe karşı koyabilecek kadar güçlü manevi duyguları kaybettirilmiş ‘zararsız’ kişilerdir. Toplumun bağımlılık konusunda yanlış bilgilenmesi ve doğru olmayan kanaatlere varması olağandır. Bağımlı kişileri sadece güncel halleriyle baz almak, tanımak ve tanıtmak düpedüz acımasızlıktır. Çoğu bağımlı kardeşlerim, hukuksuz işlere itilmiş, sağlıksız bir yaşama hapsolmuş, çeşitli psikolojik hasarlarla yaşamaya devam eden, kimi yanında suçsuz sabilerle sokakta kalmış, kimi arkalarından pişmanlıklarla anılarak mezarlarında yatıyor. Kimi hayat kadını, kimi zulüm altında kendine ölümü hak görüyor. Kimi hastane kapılarında son umutlarını da heba ediyor, kimi sevdiklerinin canına kıyabilecek bir katil, kimi düşmanlaşmış bu vatana. Kimi henüz her şeyden habersiz bataklıkta açacak bir nilüfer var sanıyor. Kimi anası için çaresiz kimi babası için eksik büyüyor. Kimi evladı için ölüp ölüp dirilmiş, kimi reddedilmiş emdiği süte kadar. Kimi de benim gibi bu gidişe, bu kıyamete dur demek için dikilmiş insanlığın karşısına! Hepimiz için buradayım, hepimiz için umutluyum, hepimizin derdini haykırıyorum. Madde bağımlılığın tedavisi ne bir hastane servisinde ne de sabah 8 akşam 5 çalışan bir doktorda. Her kişinin başka bir yolu, başka bir çaresi ve başka bir tedavisi var. Bağımlı birine sorulması gereken en öncelikli soru ‘Yaşadığın acılar nelerdir?’ Sonra ‘Seni en çok kim kırdı hayatında? Benim gibi yakinen ilgilenen kişiler bilir ki her bağımlının derin ve sarsıcı hikâyeleri vardır. Öncelikle de bunları anlatmakla başlarlar fakat biz her şeyi göz ardı ettiğimiz gibi hayatlarını da göz ardı ederek ilerisi için olumlamalarda bulunuruz. Geçmişinden kurtulsun isteyerek bir kez daha yok sayarız. Hemen bir tedavi süreci başlasın, yangından mal kaçırır gibi bir iyileşme beklentisi oluşsun isteriz ama bu yanlıştır! Nasıl ki bağımlılık bir süreç, tedavisi de bir süreçtir. Sonuçların artı yönde etkisi içinde bu adaptasyonu ancak ve ancak hayatlara dokunarak elde edebiliriz. Anlaşılacağı üzere madde bağımlısı bir kişinin tedavisi anlaşılmaktır, ihtiyaç duyduğu içten bir tebessümdür. Tedaviye karşı çıkan birçok bağımlı kardeşim artık yargılanmak istemiyorum diyor, kendini kandırmak daha kolay oluyor. İnsanlara anlatsam da anlamazlar düşüncesi bu. Bahsettiğim farkındalığa ulaşabildiysek eğer ne kadar büyük bir insanlık çabası gerektiğini anlamışızdır. Demek ki önce kendimizden başlamalıyız tedaviye…