Batı'nın derdi başka!

YAYINLAMA:

Farkında mısınız bilmiyorum ama Türkiye'de barış rüzgarları esmeye başladı. MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin Öcalan üzerinden yapmış olduğu barış hamlesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın desteğiyle büyüyerek ulusal ölçekte ciddiyet kazanan Sayın Cumhurbaşkanımızın tabiriyle “umuda” dönüştü.

Türk’ü ile Kürt’ü ile Arap’ı ile, Laz’ı ile, Çerkez’i ile bütün Türkiye Sayın Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği barış ve umut sözünü satın aldı ve adeta büyük bir teveccüh gören kardeşlik projesine dönüştü.

Cumhurbaşkanı Erdoğan dün Diyarbakır'daydı. Diyarbakır İl Kongresine katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı muazzam bir kalabalık karşıladı ve yine kongre salonunda müthiş bir kalabalık vardı. Salonda bulunanlar Kürtçe; “yaşasın Başkan Erdoğan” anlamına gelen “biji serok Erdoğan” sözleri ile cumhurbaşkanımızı karşıladılar. Diyarbakır il teşkilatı büyük bir başarıya imza attı ve büyük bir kalabalığı salonda toplamayı başardı. Bundan dolayı bir tebrik edilmeyi hak ediyor. Öte yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Diyarbakır'da yapmış olduğu konuşmada, gündeminde yine Kürt ve Türk kardeşliği vardı. Terör örgütlerinin sonunun geldiğini, şu andan itibaren hiçbir terör örgütünün Türkiye'ye karşı direnemeyeceğini ve başarılı olamayacağını açık açık ilan etti. Burada asıl muhatabı ABD'nin ve Batılı ülkelerin desteğini alarak kendince bir terör devletçiği korumaya çalışan PKK-YPG terör örgütlerine sesleniyordu Sayın Erdoğan. Bu yolun çıkmaz sokak olduğunu haykırıyordu. Ve “bir an önce ya silahları gömün ya da biz sizi gömelim” mesajı veriyordu aslında. 

Öteden beri ülkemiz üzerinde algı yapılan ve oluşturulmaya çalışılan tırnak içinde “Kürt meselesi” Batılı ülkelerin emperyalist emellerine ulaşabilmek için oluşturdukları PKK terör örgütünü meşrulaştırma ve Kürt halkını bu söylem üzerinde konsolide etmek amacıyla uydurulmuş, ezberletilmiş sözlerden mütevellitti.

Bunu en iyi bilen de bölgede yaşayan Kürt halkıydı. Diyarbakır'da, Şanlıurfa'da, Van'da, Şırnak'ta ve bölgede yaşayan Kürt halkı PKK'nın aslında Kürt çıkarlarını, Kürt menfaatlerini ve Kürt sorunlarını kendisine gündem eden bir oluşum olmadığını bilakis emperyalist güçlerin tetikçisi bir cinayet şebekesi olduğunu iyi biliyorlardı. 

Şimdi Suriye'de durum iyiye giderken ve özgürleşen Suriye'de oluşan bayram havası, bölgedeki bütün halkları etkiledi. Suriye'de terör örgütü PKK-YPG marifetiyle Suriye'nin petrollerine çöken ABD, orada tutunamayacağını biliyor, bunun farkında ve yönünü Türkiye'ye doğru çevirmeye başladı. ABD'nin seçilmiş başkanı Trump'ın vermiş olduğu mesajlar, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan hakkında sarf etmiş olduğu olumlu cümleler elbette rastgele edilmiş sözler değil. 

Doğu da Batı da Türkiye'nin askeri, lojistik ve stratejik açıdan ne kadar büyüdüğünün farkında. Türkiye'nin sadece Türkiye'den ibaret olmadığının da farkındalar. Afrika'da, Asya'da, Ortadoğu'da ve Avrupa'da ciddi anlamda nüfuz kazanan ve artık oyun kuran bir ülke olduğunu cümle aleme ilan eden ve bunda da başarılı olan bir Türkiye'ye gerçeği elbette ki, emperyalist güçleri panikletmeye yetti.

Birkaç gün önce Gaziantep yine Batılı bir ülkenin kabinesinden birkaç bakanı ağırladı. Kanada'dan gelen bakanlar Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin ve Vali Kemal Çeber ile Suriye meselesini konuştular. Aslında onların tek derdi elbette Suriye ve Suriyeliler değil. Suriye’nin demokratikleşmesi, özgürleşmesi, kalkınması emin olun Batı’nın öncelik sırasında en sonda bile değil. Aslında bunu istemiyorlar. Zira onlar sömürebilmek için kaosa muhtaçlar. Bir ülkenin zenginliklerini, petrolünü sömürüp rant elde etmek için savaşlar, iç kargaşalar, terör olayları arayıp da bulamadığı şeydir.

Batılı bakanların ve devlet adamlarının Suriye ile ilgili Türkiye'ye yapmış oldukları ziyaretleri birkaç şekilde okuyabiliriz;

Birincisi; Suriye'deki en önemli aktörün hatta asıl faktörün Türkiye olduğunun farkındalar. Türkiye'nin istemediği hiçbir şeyin Suriye'de gerçekleşemeyeceğini biliyorlar. Dolayısıyla ziyaretlerinin sebebi Suriye'de oluşan yeni yönetimle birlikte Suriye'nin yeniden inşası noktasında rol kapabilmek için ön almak istiyorlar. Bunun için Türkiye’yi ziyaret ediyorlar.

İkincisi; Batılıların en korktuğu şey düzensiz göçtür. Yani mülteci konusu. Milyonlarca Suriyelinin tekrar Suriye dönmesi Batılılar için önemli. Yukarıda bahsettiğim gibi bu insani açıdan dolayı değil sadece kendi ülkelerine göçün önlenmesi bakımından önemsedikleri bir şey.

Şunu bütün kalbimle söyleyebilirim; 2025 yılında ekonomik birtakım sıkıntılar yaşıyor olabiliriz. Ekonomik sıkıntılarınız bir müddet daha devam etse bile öte yandan ülkemizin güvenliği ve nüfusu artarak tırmanacak ve gerçekten birkaç yıl içerisinde hem ekonomik açıdan hem güvenlik açısından hem de nüfuzlu bir ülke olma açısından çok önemli mesafeler kat edeceğiz. Gelişmeler tam olarak bunu gösteriyor ve böyle okumamız gerekiyor. Bu noktada sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan'ın göstermiş olduğu diplomatik başarı takdire şayandır.