Petrolün Gölgesindeki Ortaklık: Trump ve Prens Selman Görüşmesi

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Mayıs 2025 tarihi son zamanların en konuşulan ziyaretlerinden biri haline geldi. Donald Trump’ın Ortadoğu turu.  Bu tur esasen bir ziyaretten ziyade işbirliği görüşmesi olarak misyon değiştirdi. Özellikle de Suudi Arabistan ziyareti, ABD’nin bölge politikasında yeni bir dönemin sinyallerini vermiş oldu. Trump ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman arasında gerçekleşen samimi görüşme, yalnızca bir diplomatik temas değil; küresel güç dengesinin yeniden şekillenişinin de mesajını verdi.

Trump’ın, Ortadoğu ve Avrasya bölgesindeki savaşların ivme kazandığı süreçte Ortadoğuya ziyaret kararı beklenmeyen bir karardı. Çünkü ilk büyük diplomatik ziyaretinin yeri ve zamanlaması tartışma yaratarak dünya kamuoyunu derinden etkiledi. ABD ise bu ziyareti İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır ve nihayet Suudi Arabistan’ı kapsayan diplomatik hamlenin oldukça gerekli olduğunu dile getirdi. Ayrıca Washington’un uzun süredir dağınık hale gelen Ortadoğu stratejisini yeniden inşa etme çabasının parçası olduğunu söylendi. Ancak bu turun en kritik durağı, hiç kuşkusuz Riyad’dı. Çünkü Suudi Arabistan artık sadece bir enerji gücü değil;aynı zamanda da finans, savunma, teknoloji ve diplomasi ekseninde “bölgesel sistem kurucu” bir rol üstlenmeye hazırlanıyor..

Ve bu durum şunu gösteriyor: Trump ile Veliaht Prens Selman arasındaki görüşmede imzalanan yeni yatırım mutabakatları, F-35 satışına dair mesajlar ve Suudi Arabistan’ın “NATO dışı büyük müttefik” statüsüne yükseltilmesi bu dönüşümün kilometre taşları niteliğinde olabilir. Zira  Trump, ABD’nin Ortadoğu’daki etkisini kendi etkisiyle yeniden güçlendirmek isterken, Selman da ülkesini küresel sistemin merkezine taşımaya kararlı gibi görünüyor .

Petrol, Silah ve Meşruiyet

İkili arasındaki ilişkiler aslında 1930’lardan bu yana “petrol karşılığı güvenlik” denklemine ciddi ölçüde dayanıyor. 1973 petrol ambargosundan 1991 Körfez Savaşı’na ve hatta 11 Eylül İkiz Kuleler Saldırısı sonrası güvenlik doktrinlerinden 2018’deki Khashoggi suikastına kadar bu ilişki, krizlerle güçlenmiş bir pragmatizmin ürünü sayılıyor.

Yine de bu kez tablo biraz farklı…

Çünkü petrol artık tek başına belirleyici faktör değil. Dijital dönüşüm, savunma teknolojileri ve küresel yatırım ağları ön plana çıkıyor. Prens Selman, “Vision 2030” projesini açıklayarak ülkesini enerji dışı alanlarda da merkez yapmayı hedeflediğini belirtiyor. Bu minvalde Trump’ın Selman’ın hazırladığı vizyonu desteklemesi ile klasik enerji diplomasisinin ötesinde, stratejik bir yeniden konumlanmanın işareti okunuyor.

Filistin, İsrail ve Riyad

İkilinin bu kritik zamanlı Washington görüşmesinde dikkat çeken boyutlardan biri, Selman’ın “Abraham Anlaşmaları”na yeniden yaklaşım sinyali vermesi oldu. Fakat bu kez Suudi Arabistan, normalleşme sürecini Filistin devletinin tanınması şartına bağlamak istedikleri görülüyor. Bu durum, Riyad’ın hem Washington’un stratejik desteğini sürdürme hem de Arap kamuoyundaki meşruiyetini koruma çabası.

Dolayısıyla Trump içinse bu diplomasi, hem ABD seçim atmosferinde Orta Doğu barışı üzerinden bir “başarı hikayesi” yaratma fırsatı, hem de Çin ve Rusya’nın bölgedeki artan etkisine karşı denge kurma hamlesi anlamına geliyor olabilir .

Bu yeni ittifak dinamiği Türkiye açısından da yakından takip edilmeli. Türkiye, hem Washington’la NATO içindeki bağları hem de son yıllarda Riyad’la geliştirdiği diplomatik yakınlığı dikkatle ve özveriyle dengelemeye çalışıyor.

Trump–Selman diplomasi hattı, Türkiye’nin Orta Doğu’daki hareket alanını hem genişletebilir hem de daraltabilir. Bunun nedeni oluşmakta olan yeni eksenin, enerji güvenliği, savunma teknolojileri ve finans akışlarını yeniden tanımlayabilir. Türkiye’nin çok taraflı dış politika vizyonu, bu yeni sistemin dışında değil; tam ortasında kalma potansiyeline sahip güçlü bir durum sergiliyor.

ABD tarafından bir diğer gelişme de bu noktada son derece önemli. Nitekim aynı zamanda Çin’in Kuşak-Yol girişimine ve Rusya’nın Suriye-İran hattındaki etkisine karşı bölgesel ağı yeniden kurmak istemesi Müslüman ülkelerle ittifaklarının artmasını sağlayacaktır.

Prens Selman için ise bu tablo, ABD ile yeniden “meşruiyet ortaklığına” dönüş anlamına gelebilir. Trump içinse hem iç politikada hem küresel düzeyde güç sembolü yaratmak demek. Özetle bu tur, uluslararası kamuoyunda “Amerika geri döndü” mesajının Ortadoğu versiyonu mu diye düşündürüyor. 

Sonuç: Yeni Bir Devir Başlıyor, Ama Eski Sorular Hâlâ Masada

Donald Trump ve Prens Selman’ın görüşmesi, geçmişteki petrol diplomasisinin yerini artık yatırım ve güç diplomasisine bıraktığı bir dönemi temsil ediyor. Fakat hala “yeni müttefiklik” kadar eski sorunlar da masada duruyor. Buna güncel örnekler Yemen, insan hakları ihlalleri, bölgesel rekabet ve Filistin ve Gazze meselesi hâlâ sahada çözülmeden diplomasi masasında bekliyor.

Dolayısıyla, Trump’ın Ortadoğu çıkarması kısa vadede büyük anlaşmalarla süslenmiş olsa da, uzun vadede sürdürülebilir bir istikrar vizyonu üretip üretemeyeceği hâlâ belirsiz. Tabi bu yeni dönemde stratejik çıkarların yanında normatif değerler de korunabilirse, belki gerçekten “yeni bir devir” ikili arasında tarihi bir dönemeçi başlatabilir.

Aksi taktirde, sadece aktörler değişmiş ama oyun aynı kalmış olur.