İnsanın Işığı, Başkalarının Gölgesi

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Bazen insanın varlığı, kelimelere hiç ihtiyaç duymadan etrafında iz bırakır. Kimi zaman bu iz hayranlık, ilham ya da sevgi olarak yansır; kimi zaman ise huzursuzluk, kıskançlık ve hatta düşmanlık olarak karşımıza çıkar. Çünkü insanın parlayan yanı, başkalarının görmek istemediği karanlıkları da açığa çıkarır.

Her toplumda değişmeyen bir gerçek vardır: Işık yalnızca aydınlatmaz, gizleneni de görünür kılar. Bu nedenle güçlü, özgün ya da aydın bir duruş, çoğu kişide ilham yaratırken bazılarını da rahatsız eder. Tehdit algısı işte buradan doğar.

Bu durum yalnızca bireysel ilişkilerde değil; siyasette, kültürde, iş dünyasında ve toplumsal yapının tüm katmanlarında kendini gösterir. Adaletli bir söz, özgür bir akıl ya da erdemli bir duruş, çıkar ilişkilerine yaslanmış düzenleri her zaman huzursuz eder. Bu yüzden ışığını koruyan insanlar kimi zaman yalnızlaşır. Oysa bu yalnızlık bir eksiklik değil; bir duruşun, bir değerin sessiz onurudur.

Işığın Getirdikleri

  • İnsan, başkalarının tepki ve gölgelerinden bağımsız olarak kendi öz ışığını keşfeder.
  • Eleştiriler, doğru okunduğunda kişiye kendini anlatan bir ayna işlevi görür.
  • Bir farklılığın rahatsızlık yaratması, o farkın aslında dönüştürücü bir güç taşıdığını gösterir.
  • Özgün duruş sergileyenler, görünmez bir ilham kaynağı olur.
  • Ruhsal olgunluk, başkalarının karanlığında değil, kendi iç ışığında yaşamayı öğrenmekle gelişir.

Gölgenin Yarattıkları

  • Sürekli eleştirilen insan, zamanla içsel yorgunluk hissedebilir.
  • Dışlanma, kişisel özgüveni zedeleyebilir.
  • Toplumun “farklı olana” tahammülsüzlüğü, üretken zihinleri sessizliğe iter.
  • Işığa karşı duranlar, karanlığı meşrulaştırarak toplumsal ilerlemeyi geciktirir.
  • Kıskançlık, yalnız bireyleri değil; toplumun ortak vicdanını da zehirler.

 

İnsanın varoluş hikâyesi, çoğu zaman sessiz ödenen bedellerle doludur. Her ışık bir karanlıkta doğar; mesele karanlıktan kaçmak değil, ışığı koruyabilmektir. Kıskançlık, nefret ya da dışlama gibi zaaflar ışığın değerini azaltmaz, sadece kimin gözü kamaştığını gösterir.

Gerçek olgunluk, başkalarının gölgesine rağmen kendi ışığını kısmamayı bilmektir. Çünkü dünyayı karanlıktan kurtaran şey, tek bir büyük ışık değil; birbirine değen, birbirini büyüten çoklu parıltılardır. Yeter ki hiçbir ışığın sönmesine izin vermeyelim.

Okuyucuya Sorular

  1. Sırf “var olduğunuz” için eleştirildiğinizi hiç hissettiniz mi?
  2. Başkasının başarısı sizde ilham mı, yoksa kıskançlık mı uyandırır?
  3. Işığı parlayan insanları dışlamak mı, onlardan öğrenmek mi bu ülkeyi ileri götürür?
  4. Hangi anlarda kendi ışığınızı kısmak zorunda kalıyorsunuz?
  5. Herkes ışığını özgürce yansıtabilseydi, Türkiye bugün nasıl bir ülke olurdu?