Avrasya’nın Kalbi Gebele’de Atıyor
Azerbaycan’ın gözde şehri Gebele’de düzenlenen Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) 12. Zirvesi, hem bir diplomatik buluşma; hem de Türk dünyasının ortak aklının, ortak vizyonunun ve ortak kaderinin yeniden tescilidir. “Bölgesel Barış ve Güvenlik” temasıyla toplanan bu zirve, Türk dünyasının geleceğe yönelik stratejik yönelimlerini belirlemenin yanı sıra, küresel barışa dair umutların da tazelendiği bir dönüm noktasıdır.
Türk Devletleri Teşkilatı, yalnızca tarihî bir mirasın kurumsal biçimi değil; aynı zamanda 21. yüzyılın en özgün entegrasyon projelerinden biridir. Ekonomiden enerjiye, ulaşımdan dijital dönüşüme, savunmadan kültürel dayanışmaya kadar geniş bir alanda ortaya koyduğu vizyon, TDT’yi sadece bölgesel bir birlik olmaktan çıkarıp küresel ölçekte bir denge aktörüne dönüştürmektedir. Bu teşkilat, Avrasya coğrafyasının merkezinde yükselen bir güvenlik ve iş birliği mimarisidir; aynı zamanda Türk medeniyetinin çağdaş bir yeniden doğuş hamlesidir.
Türk Dünyasının Stratejik Dirilişi
Azerbaycan’ın bu zirveye ev sahipliği yapıyor olması sembolik olduğu kadar stratejik bir anlam taşımaktadır. Karabağ zaferiyle sadece kendi toprak bütünlüğünü değil, bölgesel barışı da tesis eden Azerbaycan, son yıllarda sergilediği siyasi istikrar, kalkınma hamleleri ve diplomatik vizyonuyla Türk dünyasının parlayan yıldızı hâline gelmiştir. Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in kararlı liderliği, ülkesini sadece Güney Kafkasya’da değil, tüm Avrasya denkleminde kilit bir oyuncu konumuna taşımıştır. Gebele’deki bu zirve, Azerbaycan’ın hem tarihî sorumluluğunu hem de bölgesel öncülüğünü perçinlemektedir.
Son yıllarda Azerbaycan, sadece ekonomik başarısıyla değil, bölgesel diplomasideki etkinliğiyle de bir politik çekim alanı hâline gelmiştir. Enerji koridorlarının kesişim noktasında yer almasının ötesinde, krizlerin çözümünde sergilediği dengeli ve akılcı tutum, Bakü’yü bölgesel bir diyalog merkezi konumuna taşımıştır. Azerbaycan artık sadece bir enerji ülkesi değil, istikrar ve arabuluculuk üreten bir jeopolitik merkezdir. Türk dünyasının kalbiyle Avrasya’nın sinir hatlarını buluşturan bu yeni diplomatik mimari, Azerbaycan’ın vizyoner dış politikasının ve uzun vadeli devlet aklının doğal bir sonucudur.
Barışın, Birliğin ve Geleceğin Yüzyılı
Bugün TDT’nin çatısı altında Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve gözlemci üyeler olarak Türkmenistan, Macaristan ve KKTC’nin aynı masa etrafında toplanıyor olması, tarihin tekerleğini yeniden Türk dünyasının lehine çevirmektedir. Bu tablo, yüzyıllar boyunca kültürel bağlarla, ortak hafızayla ve kardeşlikle örülmüş coğrafyaların artık kurumsal bir zeminde yeniden buluştuğunu göstermektedir.
TDT’nin en dikkat çekici yönlerinden biri, klasik anlamda bir askerî ittifaktan ziyade, çok boyutlu bir dayanışma mekanizması oluşturmasıdır. Bu yönüyle teşkilat, NATO benzeri güvenlik yapılanmalarından farklı olarak, “medeniyet temelli iş birliği” modelini dünyaya tanıtmaktadır. Türk Devletleri Teşkilatı, gücünü silahlardan değil; tarihsel bağlardan, kültürel yakınlıktan, ortak inançlardan ve stratejik vizyondan almaktadır. Bu da onu çağımızın en özgün ve sürdürülebilir ittifak modellerinden biri hâline getirmektedir.
Bugün küresel sistem, parçalanma, kutuplaşma ve güven erozyonunun ağır sonuçlarıyla karşı karşıyadır. Böyle bir dönemde TDT’nin ortaya koyduğu “barış temelli dayanışma” anlayışı, yalnız Türk dünyasına değil, tüm insanlığa örnek teşkil etmektedir. Bu teşkilatın vizyonu, rekabeti değil tamamlayıcılığı, tahakkümü değil eşitliği, çatışmayı değil ortak aklı esas almaktadır. Türk Devletleri, bu yönüyle yalnız kendi bölgelerinde değil, küresel siyasette de dengeyi sağlayabilecek, arabulucu ve istikrarlaştırıcı bir güç hâline gelmektedir.
Bölgesel Değil, Medeniyet Temelli Bir İttifak
Geleceğe bakıldığında, Türk Devletleri Teşkilatı’nın potansiyeli her geçen gün daha da belirginleşmektedir. Ortak pazarın kurulması, enerji koridorlarının birleştirilmesi, dijital ağların entegrasyonu ve savunma sanayilerinde karşılıklı iş birliği, bu yapının ekonomik ve stratejik derinliğini artıracaktır. TDT, artık sadece bir “Türk dünyası projesi” değil, Avrasya’nın kalbinde şekillenen yeni bir küresel modeldir.
Bütün bunların ötesinde, Türk Devletleri Teşkilatı aynı zamanda bir manevi birliktir. Dilde, kültürde, gönülde ve ruhta kardeşliğin yeniden inşasıdır. Kaşgarlı Mahmud’un sözlüğünde başlayan ortak dil, Yusuf Has Hacip’in ahlakında yoğrulan ortak değer, Alparslan’ın, Timur’un, Atatürk’ün, Aliyev’in mirasında yaşayan ortak iradedir bu.
Tarih, bir kez daha Türk milletlerinin birlikten doğan gücüne tanıklık etmektedir. Gebele’de atılan her adım, sadece bugünün değil, yarının da temellerini güçlendirmektedir. Çünkü Türk Devletleri Teşkilatı, geçmişin mirası ve geleceğin projesidir. Bu yüzyıl, Türk dünyasının ortak aklıyla şekillenecektir. Ve Gebele Zirvesi, bu büyük yürüyüşün sessiz ama güçlü bir işaretidir.