GERÇEKLEŞMEMİŞ BİR AÇILIŞ KONUŞMASI
Gönül Dostlarımız...
Kendi kendimizi etkinliklere davet etmedik, bundan uzak duruyoruz.
Kimi etkinliklere ilgi alanımız farklı olduğu için katılmıyoruz.
Bu hır ve gür içinde kitap fuarlarına konu mankeni olma şık durum değil.
Şiir kitaplarımız var, şiirlerimizi okumuşluk bir elin parmağını bulmaz.
Hikâyelerimiz kitaplaşmış, yarışmalara gönderilmemiş.
Deneme, makale, inceleme, roman, araştırma,...
Oldukça zaman geçti, kitap yayınlamadık.
Sempozyumlara bildiri sunmanın bir tadı kalmadı, son beş yıldır.
Biz kendimizi yalnızlığa itmiyor, kuru kalabalıkta görücüye çıkmış kimselerin ortasında bulunmanın çirkinliğinden uzaklaşıyoruz.
Dünya malına itibar etmedik...
Biliyoruz, yaşıtımız olup zenginleşen ve etrafında halkalar eksik olmayanları.
Biz düğme iliklemediğimize pişman olmadık, bu yaşa gelinceye kadar.
Mevkî- makamı hizmet aşkıyla talep eden biri, yeni görevi için kimileriyle konuştuğunu belirtti, bir görüşmede.
Böyle derdimiz olmadı.
Hakka ve hukuka saygı esas, vicdanımızın sesiyle ehil olunmayan bir yere gelmek ya da getirilmek iki yüzlülük...
Başkası hata yapıyor, olabilir. Bizim bir doğru söylemek için on dokuz yanlış içinde bulunmamız kötü değil de ne olabilir?
Şehirlerle ilgili çalışmalarımız sürüyor.
Bazen arada bir dergi yazıları-davet gelirse ve gazete yazıları...
Kimseden ödül ve mükafat bekleme niyetimiz yok, varsa yirmili yaşları üçe katladık.
Tek bir isteğimiz, alanımızla ilgili çalışmaları tamamlayabilmek...
Ömrün kitabından her yıl sayfalar eskiyip gidiyor, doğrusu.
Mimar, han-hamam- köprü-bina-köşk-konak yapar.
Mühendis, ince hesaplarla zihnini yorar.
Muhasip, hesap uzmanıdır.
Hekim, hastası için çaba sarf eder.
Sanatkâr, ilgilendiği alanda eser verir.
Siyâset ehlinin doğrusu, herkesin ortak bilinen malı iken yanlışları içinde boğulma bize ait değildir.
Biz, bir şarkıcının söylediği nağmenin tınısının sarhoşluğunda ömür geçirmeyiz.
Bir sinema oyuncusu değiliz ki hayatımıza uymayan rolü, rolleri kabullenelim...
Bizim işimiz, hayatımızda değersizleştirilen bilgiyle tekrar dirilmenin mümkün olduğu üzerinedir, doğrusu.
Bizi biz kılan değerlere son nefesimize kadar bağlı olmanın haklılığını savunarak yaşarız.
Bizi bizden soran, bizimle beraberse bizi kendisinden, kendisini bizden sual eylesin.
Bizimle beraber olan başkasına benzemez.
Biz su misali değiliz, girdiğimiz kabın şekliini alalım.
Biz, girdiğimiz kabın rengini değistirmekle övünmüyoruz.
O kabı yapan kimsenin bizi kapla sınırlandırma isteğinin farkındayız.
Biz, ince düşünmek mecburiyetindeyiz.
Su gökyüzünden toprağa düşmeli ki yağmur her yeri bereketlendirsin, toprak istediğine kavuşsun.
Biz, gökten yağan yağmur olmak varken, bahçedeki süs havuzunun fıskiyesi olmakla iftihar etmeyi kabullenmeyiz.
Önümüzdeki sofrada yer alanı bir başkası yemezse, içmezse o nimette hak sahipliğini red ederiz.
Biz sofranın kime ya da kimlere ait olduğunu bilme mecburiyetindeyiz, diğer yönüyle.
Değerli Misafirler;
Derdimiz bu, dermânımız derdimiz içinde saklı.
At iziyle başka izlerin harmanlandığı devrânda kim haklı?
Atı geri çektiğinizde kim o yolda yürüyorsa onun izi belirginleşir.
Bazen sinirlenip yaptığın işlere layık insan kalmadığından sitem etme. Sen doğru olanı yap.
Etrafında övülmeyi, saygı beklemeyi düşünüyorsan paran ve imkânın tükendiğinde çevrede kalan birkaç kişi senin dostundur, olmazsa vicdanının sesini dinle.
Hayrı yap, iyiliği söyle, kötü olana yakın durma, çirkinden uzaklaş, mükemmele var.
Gençler, aksakallı büyüklerin tecrübesinden faydalanmalı, okuduklarıyla dinlediklerini harmanlamalı, hayatını böyle şekillendirmeli.
Siteme hakkın olmamalı!..
Kimi peygambere iki elin sayısı kadar destek sunmuş olanın olmadığı tarihte, anlaşılmamanı yüksek sesle dillendirme, kendine yazık eder, dostlarını gücendirirsin.
Bil ki her kuş, kendi sürüsüyle uçar, gökyüzünde.
Her canlı, toprak üstünde kendini kendi bildiği cinsleriyle güvende bulur.
Nice saltanat ehlinin gelip geçtiği devrânda, akılda kalan kaç kişidir?
Kimin ismi unutulmamıştır?
Senin yaptığın gençliğinin verdiği heyecanın hareketliğindense, fikrinle düşün, yaptığının sana fayda yerine zarar getirmekten başka bir şey olmadığını bil.
Kimse doyduğundan fazla yemeği yiyemez. Susuzluğunu gideren, sudan fazlasını içemez.
Bakma, herkesin öğüdü kendisinedir.
Belki yanımda bir sen kaldın da gitmenle tek başıma kalacağım.
Buna rağmen yine varlığım devam eder, aynı minvâlde.
Tarihten ibret almayan her kim olursa tarih olup unutulur.
Bakmaz mısın nice ehl-i hünere?
Biz ne şarkıcıyız ne rakas- rakase...
Ne rızkın fazlasını umarız ne giydiğimizin yüz katı elbiseyi.
Bunları bilmeni isterim, beni anlayabilirsen.
Son notlardır, dile getirdiğim, konuda
Yol buradan geçer, kervânda tek olduğunu bil, yol arkadaşlarını kendin seç!...
...