Rusya-Ukrayna Savaşı
Geçtiğimiz günlerde Ukrayna, Vladimir Putin tarafından mart ayında Rus Donanması Komutan Yardımcılığı görevine getirilen Tümgeneral Mihail Gudkov'un öldürüldüğünü açıklamıştı. Bir süre sonra Rus kaynakları da bu bilgiyi doğruladı. Savaşın başından beri öldürülen en yüksek rütbeli Rus askerlerden biri oldu. Kiev yönetimi ise bu durum karşısında sessizliğini korudu desek ne kadar doğru olur, bilmiyorum. Henüz bir açıklama yapmasalar da 4 Temmuz gecesi en büyük ifadeyi oluşturabilir.
4 Temmuz gecesi Rusya, Ukrayna'ya şimdiye kadarki en büyük hava saldırısını düzenledi. Bu saldırıda 550 insansız hava aracı ve çok sayıda füze kullandı. Kiev’de 6 ilçenin vurulduğu biliniyor. Tren altyapısı ise büyük zarar gördü.
Savaşın artık durulmasını beklerken işlerin bu şekilde tekrar şiddetlenmesi, ne kadar garip gelse de tahmin edilebilir. Hepimiz meşhur Trump-Zelenski konuşmasını hatırlıyoruz. Trump’ın Zelenski’ye karşı ifadeleri bundan 100 sene sonra da konuşulmaya devam edecektir. Savaşın başından beri Amerika’nın mazlum gördüğü Ukrayna’ya destek olduğu düşünülebilir. Ancak Trump yönetimi o konuşmayla beraber işlerin nasıl değiştiğini bizlere açıklıyor.
Belki de o konuşma yapılmasaydı savaşın geçtiğimiz haftalarda sonuçlandığını dahi görebilirdik. Bugün ise görebildiğimiz tek şey ABD’nin Ukrayna’ya olan bazı silah sevkiyatlarını durdurma kararı. Neticede siyaset bu. İşler bir anda değişebiliyor. Bu karar sonrası Ukrayna ise yüksek teknoloji içeren ABD silahlarının yerinin doldurulamayacağının farkında. Kendi iç savunma sanayisini kurmak artık hayati bir önem taşıyor.
Gündemi sıkı bir şekilde takip eden Ruslar ise bu olayların ardından, savaşın başından bu zamana kadar geçen süredeki en büyük hava saldırısını düzenledi. Ukrayna’nın elinde ABD kozu kalmadı. Gözler ise Avrupa’ya döndü. Avrupa'nın sürece nasıl ve ne kadar dâhil olacağını kestirmek ise biraz zor.
Diğer bir tarafta İsrail-İran gerginliğine ABD’nin müdahalesine rağmen Rusya’dan bir ses çıkmamıştı. Bölgede İran’ın güçlü bir müttefiki olan Rusya’nın ses çıkarmamasını bir önceki yazılarımda “o masadan değil de başka masadan kart almış gibi görünüyor” diye belirtmiştim. Bugün kendi bölgesindeki üstünlüğünü düşünürsek ve ABD’nin bu üstünlüğe karşı bir sözü olmadığını hesap edersek olayları biraz daha anlamlandırabiliriz.