Sosyal Medyanın Hayatımıza Etkisi

Kurban Bayramı’nın sevdiklerinizle beraber mutlu ve sağlıklı geçmesini temenni ederim. Bayramınız mübarek olsun.
Dünyanın günden güne değiştiğini düşünürdük. Artık bırakın günü, saatten saate değişiyor. Bizler de bu değişimlerden nasibimizi alıyoruz. Her dönemin özel suçları oluyor. Bu dönemin en büyük suçu ise ayrı düşünmek ve sessiz kalmak oldu.
Farkında mıyız bilmem ama sosyal medyanın hayatımızdaki yeri sandığımızdan daha büyük. Düşüncelerimizi bile sosyal medyaya göre şekillendiriyoruz. Ne yememiz gerektiğinden tutun, ne hissetmemiz gerektiğine kadar sosyal medya karar veriyor.
Hayatımızda sosyal medyadan önce herkes bir bireyken, günümüzde herkes aynı birey olmaya çalışıyor. Çocuklarımız gündemdeki insanlara benzemeye çalışırken, artık yetişkinler bile sosyal mecralarda kendilerine rol model ediniyorlar. Bu örnek aldıkları insanların topluma olan zararları ise her zamanki gibi göz ardı ediliyor. Kızlar, bugün sosyal mecralarda gördükleri influencer’ın üzerindeki kıyafetler için “bunu giymem gerekiyor” diye düşünürken, erkekler de yine birilerinin hayatlarını yaşamaya çalışıyor. Bunlar zaten herkesin gözü önünde, yıllardan beridir var olan bir sorun.
Ayrı Düşünmek veya Sessiz Kalmak Suç Mu?
Yine sosyal medyanın hayatımıza kattığı, son zamanların en büyük problemlerinden biri de 'sessiz kalamama ve ayrı düşünememe' sorunu. Önceden sessizliğin en büyük erdem olduğunu söylerdik. Günümüzde ise bu oldukça değişti. Yaşanan bir olayı, bir sorunu gündeme getiren bizleriz. Buraya kadar her şey normal. Ancak şu anda bu olay hakkında insanların ne düşüneceğine de bizler karar veriyoruz. İşler bu noktada değişiyor. Farklı bir düşüncenin var olmayı bırakın, kimsenin aklına gelmemesi için büyük bir uğraş veriliyor.
Gündemdeki herhangi bir olay hakkında, toplumun düşündüğünden başka bir şey düşünemezsiniz. Aynı zamanda sessiz de kalamazsınız. Düşünmenize gerek de yok. Zaten sizler adına birileri düşünmüş, bir karara varmış; yapmanız gereken tek şey diğerlerinin düşüncelerine destek olmak. Eğer sessiz kalmayı tercih ederseniz, karşı tarafa destek vermiş olursunuz. Ne düşündüğünüzün ya da ne düşüneceğinizin hiçbir öneminin olmadığı bir hayatı yaşıyoruz. Bunu şu şekilde anlayabilirsiniz: Bir yere akşam yemeğine davet ediliyorsunuz. Ancak ev sahibi siz gelene kadar yaptığı bütün yemekleri yemiş ve yemeklerin güzel olduğunu düşünüyor; sizlerden de yemeklerin güzel olduğuna dair düşünceler bekliyor. Günümüzde geldiğimiz durum bundan farksız aslında.
“Sen düşünme, onlar zaten düşünmüş”
Birileri bir olayı gündeme taşırken, insanların ne düşüneceğine de karar veriyor. Aslında size hiçbir şey kalmıyor. Sessiz kalmayı tercih ederseniz de yine bu lincin bir kurbanı oluyorsunuz. Sonra çevrenizden sorular gelmeye başlıyor, direkt: "Neden paylaşmadın?", "Neden katılmadın?" Hashtag’ler aracılığıyla buna zorunlu tutuluyoruz. En son ise sizler de sessiz kaldıysanız, toplum tarafından dışlanıyorsunuz.
Normalde farklı fikirler daima toplumu daha ileri taşır. Bizler ise ifade özgürlüğü kavramını yok edip, herkesin aynı fikirde olması için verilen bir mücadelenin içerisindeyiz.
İşin garip tarafı, hep düşünürüm: Bu kadar insan nasıl aynı fikirde olabilir? İçlerinde hiç kimsenin farklı bir fikri olmaz mı, diye. Çoğu insanın popülerlik için bir yorum yaptığına inanıyorum. Günlük hayatta bir hırsızın sosyal medya üzerinden ahlak dersi verdiğini düşünün. Sosyal medya ehliyeti diye bir şey olmadığı için, insanların kendi hayatlarında ne kadar toplum kurallarına hassas olduklarını bilemiyoruz.
Önünüze bir video düşüyor. Bir dakikadan daha az. Olayın ne öncesi belli ne sonrası. Artık bunlara gerek yok(!) Önemli olan videoyu çeken insanın ne düşündüğü. Siz de ona katılarak yorum yapmak zorundasınız. Eğer sonrası için başka bir video düşerse şans eseri, siz de diğer insanlarla beraber bir olup videoyu çeken tarafı linçleyebilirsiniz.
Bilginin bu kadar eksik olduğu yerde, insanların bu kadar net fikirlere sahip olması hep garibime gitmiştir. Toplum psikolojisinden dolayı insanların birçoğu aynı düşünmese de yalnız kalmamak için aynı fikirdeymiş gibi yapması sosyolojide ayrı bir konu. Bu tür durumlar, tek tip düşünce modeline, yani tek tip insan modeline dönüştürüyor bizleri.
Düşüncelerimizi rahat bir şekilde herkese karşı ifade etmemiz gerekiyor. Herkesle aynı fikirde olmak zorunda değiliz. Birileri bir hayat yaşıyor diye aynı hayatı da yaşamak zorunda değiliz. Bu tür farkındalıklar, daha özgür bir toplum için vazgeçilmezlerimiz olmalı.