Savunma ihracatında yeni eşik 9 milyar dolar
Türkiye son yıllarda yalnızca üretimde değil, yüksek teknoloji ihracatında da tarihi bir dönemece girdi. Bu dönüşümün en çarpıcı yansımalarından biri ise tartışmasız savunma sanayisi…
Kastamonu’daki programında konuşan Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır’ın sözleri, bu yükselişin tesadüf olmadığını, tam aksine planlı ve ısrarlı bir politik vizyonun sonucu olduğunu bir kez daha gösteriyor.
Bakan Kacır’ın şu cümlesi aslında her şeyi özetliyor:
“İnsansız hava araçlarında küresel pazarın yüzde 68’i Türkiye’nin elinde; bu yıl savunma ihracatımız 9 milyar doları aşacak.”
Bu ifade, Türkiye’nin artık bir strateji belirleyip peşinden koşan değil; oyun kuran, standart belirleyen bir ülke haline geldiğinin tescilidir.
Bugün dünyada pek çok ülke kendi güvenlik konseptini Türk savunma ürünleri üzerinden yeniden şekillendiriyor. Bayraktar TB2’den Akıncı’ya, Hürjet’ten Kaan’a kadar genişleyen ürün gamı yalnızca Türkiye’nin değil, ittifak ve dost ülkelerin de savunma mimarisinde köklü etkiler yaratıyor.
Bakan Kacır’ın “Dünyanın dört bir yanından Türkiye'nin ileri teknoloji sistemlerine teveccüh var artık” sözleri boşuna değil.
Artık Türk SİHA’sı, Türk motoru, Türk mühimmatı, Türk radar sistemi dünyanın güvenliğinde referans kabul edilen markalar haline gelmiş durumda.
9 milyar dolar hedefi yalnızca bir ihracat rakamı değil; Türkiye’nin bilimsel kapasitesinin, insan kaynağının ve teknolojik derinliğinin ulaştığı seviyenin sembolüdür.
Kacır’ın konuşmasında altını çizdiği büyük tabloyu göz ardı edemeyiz: “Türkiye, bugün dünyanın en önemli üretim merkezlerinden biri artık.”
Organize sanayi bölgelerinin 192’den 371’e, bu bölgelerde çalışan insan sayısının 415 binden 2 milyon 700 bine çıkması; teknoparkların 2’den 110’a ulaşması; AR-GE personelinin 29 binden 311 bine genişlemesi…
Bu dev üretim ve inovasyon kapasitesi, savunma sanayisinin sıçramasının gerçek arka planı.
Bakan Kacır’ın şu sözleri stratejik bakışı özetliyor: “Türkiye artık montaj sanayi yapan, düşük katma değerli üretim yapan bir ülke değil.”
Bugün ihraç edilen savunma ürünleri yalnızca metalden, kompozitten, çipten ibaret değil; yılların AR-GE yatırımının, genç mühendislerin hayallerinin, teknoparkların ışıklarının bir karşılığıdır.
Türk savunma sanayisinin başarısı yalnızca askeri değil; ekonomik bir başarıdır.
Yalnızca ekonomik değil; diplomatik bir başarıdır.
Yalnızca diplomatik değil; stratejik bir başarıdır.
Türkiye artık savunma ürünlerinde dışa bağımlılığı azaltmakla kalmıyor; başka ülkelerin savunma açıklarını kapatan, güven veren, caydırıcılık sağlayan bir tedarikçi.
Kacır’ın “TEKNOFEST kuşağı çok daha güçlü geliyor” sözü gelecek vizyonunu doğruluyor. Bu çocuklar, bu gençler yarının Bayraktar’ını, yarının Kaan’ını, yarının milli motorlarını tasarlayacak.
Bugün Türkiye savunma sanayisiyle yalnızca kendi sınırlarını değil, küresel dengeleri de etkiliyor.
Bir zamanlar dışarıdan satın aldığımız çoğu teknoloji bugün ihraç ettiğimiz bir değere dönüşmüş durumda.
9 milyar doları aşacak savunma ihracatı işte bu dönüşümün kilometre taşıdır.
Türkiye üretimde, inovasyonda ve savunmada zirveye oynuyor. Ve görünen o ki, bu yükseliş daha yeni başlıyor.