Metropol Kentleşmesi ve Eriyen Türkiye Nüfusu
Tarihçi Erhan Afyoncu’nun 8.02.2025 tarihinde bir TV programında dile getirdiği “Türkiye’de Nüfus Sorunu” meselesi Cumhurbaşkanı Sn. Recep Tayyip Erdoğan’ın 19.04.2025’teki KADEM toplantısı ile tüm Türkiye’nin gündemine oturdu.
Nüfus mevzusuna müsaadenizle, şehir açısından bir analiz yapacağım;
Nüfus artışındaki bu dramatik çöküş aslında 1980’li yıllardan beri bu mevzuda kafa yoranların gündeminde olan bir mesele . Türkiye İkinci Dünya Harbinden itibaren kontrolsüz ve plansız bir kentleşme ile tam tabiri ile “çırpınmakta”. Medeniyet anlayışımızdaki şehirleşme değil, yabancısı olduğumuz bir garip Metropol Kentleşmesine maruz kalmaktayız. Bu kentleşme yapısı itibarı ile konformist ve seküler dokudadır. Hayat hakikatına, insan dışında suni (salon bitkisi, evcil hayvan vs.) argümanlar ile maruz kalıyor. Bu da kainatta cari olan fıtri hakikatlara toplumu yabancı ve eskilerin tabiri ile mütevahhiş- yabancı kılıyor. Yüz M² alan içinde, 3,2M tavana sıkıştırılmış, yatak-iş iş-yatak gitgelinde, yumurtanın marketten, Elmanın manavdan bir tüketim malı olarak tahsili en hafif tabiri ile ruhu girdaba sokan bir netice veriyor. “Sistem” denilen bir bağımlılıkta özgürlüğe hasret kent insanı kendini “köle” olarak hissetmekte. Metropolde mutlak mutsuz insan hangi motivasyonla nesil devamına razı olur? Seküler-konformist bir bireye ikinci-üçüncü çocuğu, aylık çocuk başına bir kg. altın verseniz bile yaptıramazsınız.
TÜİK verilerine bakıldığında 1940 ile 2024 tarihleri arasında kentleşme yüzdesindeki değişim ile nüfus artış oranındaki azalma arasında ters orantılı ve anlamlı bir ilişkiyi sarf-ı nazar etmek imkansız. Evet birazdan sunacağım çözüm önerilerini hayata geçirebilecek bir gücün mevcut olmadığını ben de biliyorum. Tarihi vicdanda “ben söylemiştim” demekten öteye geçmeyecek bir kendimi rahatlatma benimkisi, zira ne inşaat lobisini, ne tarım ilaçları ve tohum lobisini ekarte edebilecek bir ortam yok maalesef.
İnsanların konut ihtiyacını yüzlerce yıl boyunca olduğu gibi, “herkes kendi evini kendi yapsın”; Müteahhitlerin konut yapması yasaklansın. Her talep edene 300-500 m² arası arazi tahsis edilsin (Bu meselenin izahı başka bir makaleye kalsın, aklınıza gelen tüm soruları ve cevaplarını biliyorum). Belediyeler bünyesinde mühendislik-mimarlık hizmeti sunulsun, kişiler yapıcılara (kontrol mekanizmaları çerçevesinde) evlerini yaptırsınlar.
Ev üstüne ev yapılmasın, her parsele tek konut yapılsın, şehirler yayılsın. (Amerika, Kanada ve Avrupa’nın bir çok ülkesinde olduğu gibi)
Mikro tarım ve hayvancılık için Tarım bakanlığı devreye girsin. Bu şekilde sisteme olan bağımlılık en az seviyeye indirilsin.
Bu şartlar dahilinde Mühendisten Hemşireye, Doktordan Memura herkes şehrin imkanları içinde kırsalın inşirahına ulaşmış ve fıtrata yaklaşmış olur. Ruhu inşirah bulan bir cemiyet neslinin devamına daha iştahlı olacaktır. Vesselam..