Savrulduk!

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Öz eleştiri denilen bir kavram var. 
İğneyi başkasına, çuvaldızı kendine batırmak denilen bir öğüt var atalardan kalma! 
Herkesin, öteki herkesin açığını, özrünü kabahatini ve kusurunu araştırdığı, neredeyse herkesin pragmatistleştiği daha doğrusu "Karakterlerin politikleştiği" Bir dünya da yaşıyoruz. 
Savruluyoruz. 
Şehrin beytülmalini soyan "Şehreminleri"
Ve; Hırsızı, inadına deli gibi savunan hastalıklı kitleler! 
Siyaseti rant ağacına çeviren zübükler! 
Ahlak abidesi kesilen şarlatanlar! 
Park kavgasında acımadan cana kıyabilen caniler, ayrılmak isteyen karısını çocuğunun önünde katleden alçak katiller! 
Bu nasıl bir savrulmadır! 
İnsan kalitesi yerlerde sürünüyor. 
Eğitim sistemimiz modern teknolojiyle donatılıyor ama "Adam" Yetiştirme kabızlığı yaşıyoruz. 
Gazetecilerin birçoğu "Yazmadığı" İçin kazanıyor. Hem de yazdıklarında kazanacaklarının çok fazlasını... 
Ahlaksızlığın girmediği, sinmediği hiç bir alan neredeyse kalmadı. 
Ev hanımlığından, iş hanımlığına terfi edip ekonomik bağımsızlığına kavuşan kadınlarda kocasını boşama modası zuhur etti. Şahsen iki örneğe şahit olmuşluğum var. 
Parayı bulan erkeklerin "Değiştirilecek/Yenilenecek" Listesinde sıralamanın başında eşi otomobilden önce geliyor... 
Paylaşılamayan dünya nimetleri, kavgalar, şahsi ikbal davası için en yakın dostlarının bile üstüne basmaktan imtina etmeyen siyaset bezirganları... 
Süte su karıştırma ironisini utandıracak şekilde, pul bibere karton karıştıran, çaya boya karıştıran esnaf! 
Kırmızı ete sakatat karıştıran kasap! 
Yani herbirşeye birşey karıştıranlar... 
Savruluyoruz! 
Hem de ne biçim bir savrulma! 
Bir toplumu ayakta tutup, onurlu bir geleceğe taşıyacak olan mefhum "Güzel ahlaktır oysa! "
Vicdan, merhamet, erdem, dürüstlük ve fedakarlığı çekip aldığınızda toplumdan geriye bahsini ettiğimiz ve örneklendirmeye sayfalar dolusu yazmak gereken habis ruhlu müptezeller yığını kalır. 
İnsanlıktan çıkışmış bir güruh kalır geriye.. 
Kimse kendi kusuruna bakmıyor. Herkesin gözü diğerinde. Vicdan aynasına bakıp kendi kusurlarımızla yüzleşebilsek, empati kurabilsek ne iyi olacaktı halbuki. 
Her olumsuzlukta devleti ve yönetenleri suçlamayı huy haline getirenler! 
Biraz insaf be kardeşim; Merhametsizlik, vicdansızlık hatta ahlaksızlık karşısında ne yapsın devlet? 
Her kişinin başına bir polis dikemezki! 
Mevcut kanunlar muhacaresinde ne yapılabilirse onu yapacaktır. Eksikler, kusurları elbette olacak. 
Ancak en büyük mesuliyet toplum olarak bizim omuzularımızdadır.

Öyle şeyler yaşıyoruz ki: Artık şaşırmıyoruz bile. Kanıksadık çünkü, alıştık kötülüğe! 
Daha ne yazayım ki, ne yazılır ki daha? 
Son sözü büyük üstada bırakalım. 
Şöyle anlatıyordu Cahit Zarifoğlu:
Burası Dünya, ne çok kıymetlendirdik , / Oysa bir tarla idi; ekip biçip gidecektik...