Şarkıların canı cennete gitti...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Diye başlayan şarkı- Şarkılar, türküler... 
Hemen söyleyeyim: Ben doksan kuşağıyım. 
Seksenli yıllardan geçip doksanlarda hayata dair epeyce tecrübe etmiş sıradan biriyim.. 
Çocukluk ve hafiften gençlik yıllarıma denk gelen seksenlerde Dünya klasiklerine meyletmiştim bir ara. Dostoyevski'den, Tolstoy'a, Gorki'den, Victor Hügo'ya epeyce kitap eskitmiştim. 
Etkilenmiştimde!

Geçip giden zamanın geri gelmeyeceğini bilmenin hayıflanması mıdır bilmem ama, bulunduğum yaşta geçmişime çok öykünür oldum. 
Hani bir düşünür demiş ya "Kırkından sonra, hatıralar en önemli koltuk değneğidir"
Öyle olmasa bile geçmişin hatıraları bazen bir koku da, bazen bir aroma tadında, bazen bir resim karesinde, bazen bir sokak başında, bazen bir hatıra defterinde yeşilçam filmi tadında nostalji rüzgarı estirir ruhumda... 
Geçmiş; Geçip gittiği için mi yakın, yoksa tekrar gelmeyeceği için mi uzak?  Yaşadığımız her an sadece bir kere yaşanacaktır. Onun için hepsi çok kıymetlidir.
Dejavu yalan! 
Sadece bir benzetme... 
Aslında her insandan sadece bir tane var, aynısı yok ve olmayacak! 
Her insandan sadece bir tane yaratmış yüce mevla ve her an dan da... 
En benzer ikizlerin bile benzemeyen bir tarafı illaki vardır. 
Bu cihetten bakarsan her insan özel ve seçkindir. Zira tek yaratılmış. 
Konu dağıldı yine; 
Ne yazacaktım neler yazdım! 
Salmamak lazım kalemi, salınca böyle oluyor. Kafiyeli kafiyesiz her lafa kelime, her söze cümle oluveriyor işte... 
Eskinin herşeyi iyi değildi muhakkak ama güzel olan şeyler vardı ya da bize güzel gelen... 
İstisnasız tercihim arabeskti elbette. 
Hafif müzik de dinlerdik ama biraz da TRT'nin zoruyla! 
O yıllarda anlaşılmaz bir yasak koymuşlardı arabeske. Belki de bu yüzden en çok satan kaset, Ferdi Tayfur, İbrahim Tatlıses, Orhan Gencebay ve Müslüm Gürses olurdu. 
O yıllardan belleğimde kalan çok hatıra var. Film şeridi gibi gözümün önünden sıra sıra geçen kareler. 
Hepsi tatlı anılar değil elbet! 
Kötü şeylerde var ancak bir doktordan dinlemiştim "Beyin kötü anıları çabuk siliyormuş"
Belki bu yüzden kötü hatıraları çabuk unuturuz. 
Yahya Kemal Beyatlı'dan dizelerle bitirelim:"Dönülmez akşamın ufkundayız... 
Vakit çok geç; Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç!
Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile, avunmak istemeyiz öyle bir teselliyle... 
Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan geçince başlayacak bitmeyen sükûnlu gece... 
Guruba karşı bu son bahçelerde, keyfince, ya şevk içinde harab ol, ya aşk içinde gönül!
Ya lale açmalıdır göğsümüzde yahud gül...