İmamoğlu iddianamesi ne anlatıyor?
İBB Başkanlığı yaptığı dönemde İBB kaynaklarını şahsi çıkarı için kullandığı ve bunun için bir suç örgütü kurduğu iddiasıyla suçlanan ve tutuklu bulunan eski iBB Başkanı İmamoğlu hakkında hazırlanan savcılık iddianamesi dün açıklandı.
Açık konuşayım: 3.900 sayfadan oluşan iddianamenin tümünü bir günde okumak eşyanın tabiatına aykırı ve imkansızdı.
Okuyabildiğim yere kadar olan bölümden anladığım kadarıyla savcılık gayet titiz, tutarlı ve yargı ciddiyetini gözeten bir dosya hazırlamış.
İmamoğlu çıkar çetesini, yukardan aşağıya şemalandırarak örgütün hiyerarşik yapılanmasını anlatmış.
Örgüt üyelerini ve görev dağılımını yine şemalarla ve elindeki mevcut deliller ışığında örneklendirerek dosyaya eklemiş.
İddianame o kadar dolu ki, son 10 yıl da, İmamoğlu suç çetesinin tüm gayrimeşru icraatlarını, rüşvet çarkının nasıl işlediğini, para hareketlerini, kim kimden alıp kime vermiş hepsini ses kayıtları, videolar ve 76 kişilik itirafçının beyanlarına dayandırarak tek tek açıklamış.
Aslında çeteleşme sürecinin İBB öncesinde, İmamoğlu'nun CHP Beylikdüzü İlçe Başkanlığı sürecinden sonra Beylikdüzü Belediye Başkanı olmasıyla birlikte başladığı belirtilen iddianame de, o dönem Beylikdüzü'nde kimlerden nasıl rüşvet alındığı ve bu işleri çetenin hangi üyesinin koordine ettiğine kadar herşey kayıt altına alınmış.
Anlaşılan o ki, Savcılık, İmamoğlu suç çetesi ile ilgili her detayı ve iddiayı incelemiş ve muhtevası gerçek delil ve beyanlara dayalı dopdolu bir iddianameyle gelmiş.
İddianemede, Hüseyin Gün, Necati Özkan ve İmamoğlu'nun yargılandığı bir diğer dava olan "Casusluk" Davasınada atıfta bulunulmuş.
Özetle; İddianame o kadar dolu ki, içerisinde şu da eksik kalmış denilebilecek hiç bir şey bırakmamış.
Şimdi gelelim CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in ve diğer CHP'lilerin savunmalarına.
Yapmış oldukları açıklamalarla, aslında iddianameyi okumadıklarını açık eden zatı muhteremlerin ortak savunma dili "İnkar et, sulandır, yine inkar et" Stratejisine dayanan ve hiçbir delile ya da mesnete dayanmayan hamasi sözlerden mütevellit.
İmamamoğlu trolleri olduğu iddia edilen sosyal medya trolleri ve yine İmamoğlu tarafından fonlandığı iddia edilen kimseler tarafından süreci sulandırmaya yönelik saçma sapan sözlerle suyu bulandırmaya çalışan bir, zihniyetle karşı karşıyayız.
İddianeme hakkında konuşan CHP'li vekillerden tutun, medya trollerine varıncaya değin koro halinde seslendirilen tek savunma "Dava siyasidir, İmamoğlu'nun Cumhurbaşkanı olmaması için, yalan, iftira" Gibi bilindik ve klasik inkar söylemleri!
Şimdi adama sorarlar: Üniversite diploması olmayan daha doğrusu sahte diploma kullanan bir şahsı nasıl Cumhurbaşkanı yapacaktınız acaba?
Tüm yaşananları öncesinden öngören köy kurnazı, öncesinden ön alarak kendisini sözde Cumhurbaşkanı adayı olarak lanse ederek yargıdan kaçabileceğini düşündü ama işler hiçte düşündüğü gibi yürümedi.
Zira Türk yargısı bağımsız ve adaleti tecelli ettirmek için hiç kimseden emir almadan, tehditler karşısında yılmadan ve korkmadan olaya müdahale etti.
Amacımız hiç kimseyi peşinen suçlu ilan etmek değil. Zira biliyoruz ki: Suçu ispat edilene dek herkes masumdur.
Ancak İmamoğlu'nu savunmak adına toplum ayrıştıranlar, gerenler, savcıya parmak sallayanlar, hakimleri tehdit edenler de, hakkında 3.900 sayfalık suç iddianamesi bulunan bir zanlıyı peşinen masum saymamalı, sayamaz!
Yargı sürecini ve mahkemenin kararını beklemek gerekir.
Elbette bu dava birkaç celsede sonuçlanmayacaktır.
Belki de yıllar sürecek olan yargılama sonrasında ak koyun, kara koyun belli olacak.
Hakkında 832 yıldan 2.360 yıla kadar hapis cezası talep edilen bir suç örgütü zanlısı ve 105'i tutuklu olmak üzere 400 kişinin yargılandığı bir davadan söz ediyoruz.
Şunu da belirterek noktayı koyayım.
Net söylüyorum: İmamoğlu'nun hapiste çürümesi ne Özgür Özel'in, ne Mansur Yavaş'ın ne de diğerlerinin umurunda!
Hatta CHP'den Cumhurbaşkanı adaylığını kapmak için birbiriyle mücadele edenlerin işine geldiğini yüksek ihtimalle tahmin ediyorum.
Son söz: Yargımıza, savcı ve hakimlerimize güvenmek zorundayız. Bekleyip göreceğiz. Bakalım bu suç örgütü iddiasına daha kimlerin adı karışacak. Bugün mikrofonlardan bangır bangır yırtınanlardan bazılarınında bu davaya dahil edildiğini görürsek şaşırmayalım.
Sesini yükseltmek suçluluk psikolojisidir. Suçlu bağırıp çağırarak suçu kendisinden uzaklaştırdığını zannedebilir ama bu hiçbir işe yaramayacaktır.
Vesselam…