Tarikatlar Ticarete Girer mi?

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Tarih boyunca tarikatlar ticaret ve esnaflıkla uğraşmışlardır. Ahi teşkilatları ve hatta futuvvet teşkilatları bunun bir örneğidir. Hatta Ahiler ordu kurup Anadoludaki Moğol saldırıları karşısında halkı örgütlemişler, daha sonraki sömürgecilere karşı da direnişte bulunmuşlardır. 
Osmanlılarda da Hayriye sandıkları kurarak devletin bir avuç mason, devşirme, dönme ve kriptolara muhtaç olmaması için çalışmışlardır. 
Asıl olan tarikatların müridlerini organize edip ekonominin içine girmeleri ve üçkağıtçı esnaf tipolojisini yıkmaya çalışmalarıdır. Devleti hortumlayan ve rüşvetçi iş adamı tipolojisini yerlebir etmeleridir. 
Tarikatlar ticaretle uğraşmaz diyenler bilsinler ki bu dinin peygamberi de bir tüccardır. Onların bu sözlerden amaçları Müslümanları ekonomik hayatın dışına itip tarikatları hind ve budist grulara benzetmeye çalışmalarıdır. Müslüman, hayatın her alanında olur. Hatta tarikatlar müntesiplerini bu alanlarda örgütlemeli veren el olmalıdır. Bir lokma bir hırka demek tembellik etmek, üretmememek değil kanaatkar olmak demektir ki günümüz kapitalizmin ve tüketim çılgınlığının en korktuğu kavram da budur. 
Tarikatlar, Medreseler de kurarak ilmin gelişmesine katkıda bulunmuş, hatta bölgelerindeki insanların sosyal hayatının geçtiği mekanlar Dergahlar olmuştur. Dergahlar sadece zikir yapılan yer değil, insanların gidip dinlendiği, müzik dinlediği, eğlendiği, aşevlerinde yemek yediği ve yeri geldiğinde otel olarak kullandıkları yerler olmuşlardır. 
Aynı zamanda Dervişler kanalıyla İslamı yayma ve tebliğ görevi de üstlenmişlerdir. 
Bunun dışında Ahi teşkilatlarıyla da ticareti, sanatı, zanatı ve esnaflığı yönlendirmiş, hayatın içinde olmuşlardır. 
Kurdukları askeri yapılarla Müslümanların dış saldırılara karşı örgütlenmelerini sağlamış, Emperyalist istilalara karşı Sudan, Cezayir ve Hindistan'da mücadele etmişlerdir. 
Günümüz dünyasında Masonik tarikatların (tüm masonik kuruluşlar, laik-seküler oluşumlar da aynı zamanda birer tarikattır) saldırılarına karşı Müslümanların tekrar bu tarz geleneksel kurumlarını canlandırmaları gerekir. Tabi ki tarikatların zamanla amacından sapmaması, sapkın kişilerin yönetimine girmemesi ve mali anlamda yolsuzluğa bulaşmamaları için de bir denetim yapısı kurulmalıdır. Osmanlı Devleti buna çözüm olarak Meclisi Meşayih organizasyonunu oluşturmuştur. Aynı zamanda Sultan ll. Abdulhamid Tarikatlar aracılığıyla İslam dünyasını kontrol etttiği gibi, onları birer istihbarat kaynağı olarak da kullanmıştır. Yani Tarikatların işlevleri her ne kadar günümüzde bozulmuş olsa da bu tür kadim yapıların ihya edilip tekrar asli kimliklerine dönüştürülmeleri gerekir. 
Tarikatları hayatımızdan silersek onların bıraktığı boşluğu kişisel gelişim merkezleri, eğitim koçluğu, kişisel danışmanlık koçlukları, astrologlar ve bilimum ıvır zıvırlarla doldurmaya çalışacaktır... 
Günümüzde savaş, ekonomik alanda cereyan etmektedir. Ekonomik alanda başarılı olmanın yolu da ticarete hakim olmakta geçer. Tarikatların ticaret, zanaat, sanat, esnaflık ve ziraat işleriyle ilgilenmelerini en çok bu alandaki boşluktan yararlanan gayri milli unsurlar istemezler. 
Masonik kesimler müslümanların ticari hayata girmemeleri için sürekli bu tür yollara tevessül ettiler. Yani tarikatlar ticaretle uğraşmaz, din ile para bir arada olmaz diyerek bize bir hakikatmış gibi göstermeye çalıştılar. Bunların ataları da din, siyasetle uğraşmaz diyerek devletten uzaklaştırmaya çalışmıştı. Ama İslam hayatın içinde olan bir dindir. Çalışmanın ve ticaretin kutasındığı bir dindir. Rızkın onda dokuzu ticarettin diyen bir dindir. Bizzat devlete talip olan bir dindir ki ilk İslam Devletinin kurucusu da bizzat bu dinin Peygamberidir. Artık bu oyunlara gelmeyelim...