Geri dönüşün sessiz hikayesi
Türkiye, son on yılda dünyanın en büyük insani göç dalgasına tanıklık etti. Savaşın, yıkımın, yerinden edilmenin acı yüzü; milyonlarca insanı evinden, toprağından, geçmişinden kopardı. O hikâyenin en büyük durağı da Türkiye oldu. Bugün geldiğimiz noktada artık yeni bir sayfa açılıyor. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın açıklamasıyla bu dönüşümün boyutları daha net görünüyor:
2016’dan bu yana toplam 1 milyon 290 bin Suriyeli, gönüllü, güvenli ve onurlu şekilde vatanına geri döndü.
Bakan Yerlikaya’nın ifadesiyle, “8 Aralık 2024’ten bugüne 550 bin Suriyeli kardeşimiz ülkesine gönüllü, güvenli, onurlu ve düzenli geri dönüş yaptı. Zulmün, açlığın ve savaşın kıyısında olanlara asla sırtımızı dönmedik. Çığlıkları duymamazlıktan gelmedik.”
Bu sözler, Türkiye’nin göç politikası kadar vicdani çizgisini de özetliyor. Çünkü mesele sadece sınır yönetimi değil; aynı zamanda insan onurunu koruma meselesi.
Yerlikaya’nın “Ülkemiz, göç yönetiminde Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde dünyaya örnek bir model ortaya koymaktadır” cümlesi, Türkiye’nin göç meselesine bakışını ortaya koyuyor. Bu modelin merkezinde zorla değil, “gönüllü geri dönüş” ilkesi var. Savaştan kaçıp Türkiye’ye sığınan milyonlarca insanın yeniden kendi toprağına dönebilmesi, güvenlik koşullarının oluşmasıyla mümkün oluyor.
8 Aralık 2024, bu açıdan sembolik bir tarih. Yerlikaya’nın ifadesiyle, “8 Aralık’ta Esed zulmünün sona ermesinin üzerinden bir yıl geçecek. Suriyeli kardeşlerimizin artık vatan hasreti son buluyor.”
Bu cümle, hem bir politik sürece hem de derin bir insani duyguya işaret ediyor: Hasretin bitişine. Çünkü her geri dönüş bir vedadır; ama aynı zamanda bir başlangıçtır da.
Elbette bu süreç kolay değil. On yılı aşkın bir savaşın ardından, ülkelerine dönen her bir Suriyeli için ev, iş, okul, güvenlik yeniden inşa edilmek zorunda. Türkiye, bu noktada hem diplomatik hem insani sorumluluğunu yerine getirmeye devam ediyor. Göç İdaresi’nin yürüttüğü koordinasyon, gönüllü dönüşlerin düzenli ve denetlenebilir olmasını sağlıyor.
Bakan Yerlikaya’nın verdiği 1 milyon 290 bin rakamı, sadece bir istatistik değil; yüzbinlerce hikâyenin, ayrılığın, kavuşmanın ve umudun toplamı. Türkiye, tarih boyunca olduğu gibi bugün de mazlumun yanında durarak hem vicdanın hem de devlet aklının sınavını başarıyla veriyor.
Ancak bu süreç aynı zamanda yeni bir dönemin eşiğini de işaret ediyor: Kalıcı uyumdan gönüllü dönüşe geçiş dönemi. Türkiye, artık hem misafir ettiği hem de uğurladığı bu kitleyi yönetirken “insan merkezli güvenlik” anlayışını sürdürüyor.
Yerlikaya’nın sözleriyle, “Hakk’ın, haklının ve mazlumun yanında olduk.”
Bu cümle sadece bir siyasi açıklama değil; Türkiye’nin son 13 yıldaki göç politikasının vicdani özeti.
Bugün, 1 milyon 290 bin Suriyelinin anavatanına dönüşü; bir ülkenin yalnızca sınırlarını değil, insanlığını da koruyabileceğini gösteriyor.
Ve belki de tarihe şu not düşülmeli: Bu topraklarda misafirlik hiçbir zaman yabancılık olmadı.