ALTAY’dan KAAN'a yetenek geçişi

Altay Tankı
Türk savunma sanayisinin son yıllardaki en önemli kazanımlarından biri, bir projenin getirdiği yetkinliklerin başka projelere hızla aktarılabilmesi oldu. ALTAY tankında geliştirilen kritik alt sistemler, yalnızca kara platformuna özgü bir başarı değil; aynı zamanda Milli Muharip Uçak KAAN başta olmak üzere hava ve deniz platformlarına uzanan bir beceri havuzunun da işaret fişeğini ateşliyor. Bu, teknoloji transferi değil; yerli ve milli yetenek birikiminin somut ürüne dönüşmesidir.
Altınay Savunma Teknolojileri, ALTAY projesinde özellikle atış kontrol alt sistemi eyleyicileri üzerinde ASELSAN ile ortak çalışarak göze çarpan bir rol üstlendi. Bu eyleyiciler, tank namlusu ve kulesinin hassas yönlendirmesini sağlayan; zeminden gelen etkileri kompanse eden, hızlı tepki veren ve bakım aralıkları düşünülerek tasarlanmış mekanizmalar. Yani saha koşullarında güvenilirlik ve sürdürülebilirlik esas alınarak geliştirilen çözümler.
Altınay Genel Müdürü Burak Mercan’ın ifadeleri bu dönüşümün özünü çok net anlatıyor:
"Daha sonra sahada diğer test aşamalarında kullanılacak platformların içerisinde yer alacak eyleyiciler için de bir hayli prototip üretimi gerçekleştirdik. Nihayetinde bu yıl içerisinde artık teslim edilecek nihai ürünler için bu eyleyiciler tarafında seri üretime geçtik. Bu projede oldukça önemli kazanımlarımız oldu. Öncelikle ASELSAN'ın yol göstericiliğinde bir savunma alt sisteminin nasıl tasarlanacağı, nasıl üretilip test edileceği, nelere dikkat edileceğine yönelik ciddi kazanımlarımız oldu. Bu kazanımlarımızı zaman içerisinde farklı ürünlere yansıtmak suretiyle geldiğimiz noktada deniz ve hava platformlarına kadar taşıyabildik. Bugün doğrudan Altınay Savunma Teknolojileri bünyesinde olmasa da iştirakimiz olan TAAC şirketi bünyesinde özellikle Milli Muharip Uçak KAAN, HÜRJET'te, döner kanatlı platformların kritik alt sistemlerinde birçok yardımcı eyleyicinin de benzer bir çalışma mimarisine sahip olduğunu ve oradan getirdiğimiz birikimlerle bu ürünlere dönüştürüldüğünü söyleyebilirim."
Bu sözler, yalnızca teknolojik geçişi değil; aynı zamanda firmaların öğrenme döngüsünü, tedarik zinciri olgunlaşmasını ve endüstriyel ölçeklenmeyi de gözler önüne seriyor. Savunma projeleri bir ekosistem işidir: tasarım, talaşlı imalat, hassas dişli üretimi, yataklama ve üst montaj — her bir adım içeride yapılabildiğinde maliyet avantajı, tedarik güvenliği ve kritik parçaların kontrolü artar. Burak Mercan’ın vurguladığı gibi, parçaların büyük kısmını fabrikalarında üretmek ve final bütünlemeyi Dilovası’nda gerçekleştirmek, bağımsızlık açısından stratejik bir kazanımdır.
Peki bu beceriler KAAN için ne anlama geliyor? İnsansız veya insanlı hava aracı projelerinde eyleyiciler, kumanda yüzeylerinin, silah sistemlerinin ve görev sistemlerinin kesintisiz, hassas ve güvenilir biçimde hareket etmesini sağlar. Mercan’ın bir başka tespiti bunu pratik bir dille özetliyor:
"Eyleyicilerimiz namlunun dikeydeki tahriki ve kulenin yataydaki dönüş hareketini sağlıyor. Bu sadece belli açılara dönüş şeklinde değil belirli bir hedefe kilitlenmesi sırasında tankın ana gövdesinin zeminden gelen etkilerle bozulmasını kompanse edecek şekilde oldukça hassas ve hızlı tepki veren eyleyiciler. Bunlar bakımsız olarak tasarlandı, yani tankın içerisine takıldıktan sonra bir daha belli periyotlarda sökülüp belli işlemlerin yapılmasına gerek olmayacak. İçerisinde hassas aktarma grupları var. Bunların çoğunun da gerek dişli üretimleri olsun gerekse içerisinde yataklama amacıyla veya hareket aktarma amacıyla kullanılan hassas sistemler olsun çoğunu ülkemizde üretiyoruz. Parçaların büyük kısmını fabrikamızda talaşlı imalat olarak üretiyoruz. Onaylı alt yüklenicilerde ekstra proseslerle ilgili hizmet olarak son bütünlemeyi de Altınay Savunma Teknolojileri'nin Dilovası'ndaki fabrikasında gerçekleştiriyoruz ve ASELSAN'a nihai entegrasyon için teslim ediyor oluyoruz."
Bu paragrafta iki kritik unsur var: birincisi, mühendislik kapasitesinin platformlar arası taşınabilmesi; ikincisi, bu yeteneklerin yerli tedarikçi ağında somutlaşmış olması. KAAN gibi karmaşık projelerde, sadece yazılım veya sensör değil; mekanik, aktarma organları ve test altyapısı da yerli olduğunda program riski azalır, maliyet yönetimi kolaylaşır ve bakım/tedarik süreçleri kontrol altında tutulur.
Bir ülkenin savunma sanayisinde gerçek bağımsızlık, tek bir silah sisteminde değil, yeteneklerin birden fazla platforma yayılabilmesinde yatar. ALTAY’ın kazanımları KAAN’a, HÜRJET’e ve daha birçok platforma sirayet ettikçe, ulusal teknoloji ekosistemi güçlenir; küçük ve orta ölçekli yerliler tecrübe kazanır; AR-GE kültürü kökleşir.
Bu tür projelerde kazanan sadece savunma sanayisi değil, mühendislik eğitimi, imalat sektörü, tedarikçi ekosistemi ve uzun vadede ülke endüstrisidir. ALTAY’dan KAAN’a uzanan bu yetenek aktarımı, sessiz ama derin bir dönüşümün habercisidir. Savunma sanayimiz bu sinerjiyi koruyup büyüttükçe, bir sonraki teknoloji sıçraması daha hızlı ve daha az dışa bağımlılıkla gerçekleşecektir.