“O Esnada Türkiye…”
İngiliz gazeteci Mark Urban, Türkiye’nin savunma sanayiindeki yükselişini öyle bir cümleyle özetledi ki, aslında bir dönemin Batı merkezli güç dengesine de ayna tuttu:
“SİHA’ların kullanabileceği hibrit uçak gemisi filosunu hizmete almaya söz verdiler. Eminim harika slaytlar hazırlamışlardır. O esnada Türkiye…”
Bu ironik ama derin cümle, sadece Kraliyet Donanması’na değil, Türkiye’nin son 10 yılda savunma sanayinde geldiği noktayı hâlâ küçümseyen tüm ülkelere verilmiş bir cevaptı. Urban, İngiltere’nin planlarını anlatırken, Türkiye’nin artık plan değil, sonuç üreten bir ülke olduğuna dikkat çekiyordu.
Bayraktar TB3’ün TCG Anadolu gemisinden kalkış ve iniş yaptığı test, dünya havacılık tarihinde bir ilk. Kısa pistli bir gemiden tam otonom şekilde havalanan ve geri dönen ilk SİHA... Üstelik bu teknoloji artık sadece vitrin başarısı değil; savaş sahasında etkinliği kanıtlanmış bir sistemin deniz versiyonu.
Urban’ın paylaşımı sadece sosyal medyada değil, savunma çevrelerinde de yankı buldu. Çünkü o cümlede gizli bir gerçek var: Batı ülkeleri hâlâ rapor ve proje aşamasında debelenirken, Türkiye sahada oyun kurucu hale geldi.
Üstelik TB3’ün hikâyesi, tek bir test başarısına sığmıyor. 19 Kasım 2024’teki ilk uçuşundan sonra ROKETSAN üretimi İHA-122 süpersonik füzeyle yapılan tam isabetli atışlar, TB3’ün sadece kalkış-iniş değil, taarruz kabiliyetinde de çığır açtığını gösterdi. Havada koordineli görev yapan TB2 ile TB3’ün lazerle hedef işaretlemesi, “insansızlar arası iş birliği” kavramını fiilen hayata geçirdi.
Bugün İngiltere hâlâ “geleceğin donanması”nı sunum dosyalarında tartışırken, Türkiye o geleceği çoktan deniz üstüne taşımış durumda. Yerli PD-170 motoruyla 36 bin fitin üzerine çıkan TB3, artık bir mühendislik başarısından çok, bir vizyonun sembolü.
Urban’ın esprili ifadesiyle, bazıları hâlâ “harika slaytlar” hazırlıyor olabilir.
Ama o esnada Türkiye, kendi geleceğini gökyüzüne çoktan yazdı.