“Savaş Moduna Geçmeliyiz”

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

İsveç Savunma Bakanı Pal Jonson’un son sözleri, Avrupa’nın artık uykusundan uyandığının itirafı gibi: “Barışı kararlılıkla savunmak için savaş moduna geçmeliyiz.”

Uzun yıllardır tarafsızlık ilkesini bir kimlik haline getiren İsveç’ten bu kadar sert bir açıklama gelmesi, Avrupa’nın yeni güvenlik mimarisinde bir dönüm noktasıdır.

Jonson’un “Rusya’nın Ukrayna ve Batı’ya yönelik saldırganlığı bölgeyi hibrit savaşın ön cephesine dönüştürdü” sözleri, sadece askeri cepheleri değil, enerji hatlarını, siber ağları, hatta kamuoyunu hedef alan yeni bir savaş biçimini tarif ediyor. Artık savaş tanklarla başlamıyor, enerji faturalarında, bilgi akışında, dezenformasyonda hissediliyor.

İsveçli bakan açıkça Rusya’yı suçluyor:

“Baltık Denizi'nde yaşananlar Rusya'nın savaşının bir parçası.”

Bu cümle, Avrupa’nın iç güvenliğinin artık sınır ötesi değil, doğrudan içeriden tehdit edildiğini anlatıyor. İsveç, Finlandiya, Polonya, Baltık ülkeleri... Hepsi artık “ön cephe ülkeleri” statüsünde. Ve bu tablo, NATO’nun genişleme stratejisinden enerji güvenliğine kadar tüm taşları yerinden oynatıyor.

Ancak Jonson’un “zihniyette değişim” çağrısı, sadece Avrupa için değil, Türkiye için de çok anlamlı. Çünkü Türkiye bu zihinsel dönüşümü çoktan yaşadı.
Ankara, 2016’dan itibaren kendi güvenlik tanımını yeniden çizdi: savunma sanayinde dışa bağımlılığı azaltmak, terörle mücadelede kendi teknolojisini üretmek, sınır ötesi operasyonlarda etkin olmak...

Bugün Bayraktar TB2, Akıncı, Kızılelma, TCG Anadolu ya da milli denizaltı projeleri sadece mühendislik başarısı değil, o “savaş moduna geçme” bilincinin ürünü.
Avrupa şimdi bu farkındalığa yeni varıyor. Türkiye ise çoktan bu yoldan yürümeye başladı.

Jonson’un şu sözü, Avrupa’nın geldiği noktayı net anlatıyor:

“Rusya, siyasi ve askeri riskler almaya ve karma operasyonlarını yoğunlaştırmaya hazır. Bu nedenle karşılık vermeli ve misilleme yapmalıyız.”

Ama burada önemli bir fark var: Türkiye, “misilleme” politikasını değil, caydırıcılığı esas aldı. Bölgesel krizlerde, Karadeniz’de, Suriye’de, Libya’da ya da Doğu Akdeniz’de bu ilke üzerine hareket etti. Rusya ile Batı arasında dengeyi korurken, hem diplomasi hem savunma teknolojisi üzerinden yeni bir güç merkezine dönüştü.

İsveç bugün “savaş moduna geçmeliyiz” diyorsa, Türkiye’nin yıllar önce geçtiği bu modun ne kadar gerekli olduğunu geç de olsa kabul ediyor demektir.

Barışı korumanın bedelini ödemeye hazır olmak, artık tüm ulusların ortak sınavı.
Ve bu sınavda Türkiye, artık sadece izleyen değil, yön veren bir aktör.