BAĞIMSIZ BİR EKONOMİ YOLUNDA TÜRKİYE’NİN NEYE İHTİYACI VAR?
Yıllardır Türkiye ekonomisi, dışa bağımlılığın, kontrolden çıkan enflasyonun ve Amerikan dolarına aşırı güvenin yükü altında eziliyor. Ancak aynı zamanda Ankara, stratejik bağımsızlık temeline dayalı yeni bir dış politikayı sessiz ama etkili bir şekilde inşa ediyor. Amaç: Yurt dışında etki alanını genişletmek, ortaklıkları çeşitlendirmek ve geleneksel batılı güçlerden bağımsızlığını ortaya koymak.
Fakat içeride enflasyonun yol açtığı sorunlar sürüyor; bu da ülkeden ayrılmayı hayal eden, ihmal edilmiş bir gençliğe sebep oluyor. Çözüm, ABD dolarından bağımsız bir para birimine sahip olmaktan geçiyor. Bu sadece Türkiye’ye değil, onunla işbirliği yapan ülkelere de fayda sağlayacaktır.
Şimdi soru basit: Türkiye, yurt dışındaki cesur adımlarını içeride gerçekten bağımsız bir ekonomik model kurma cesaretiyle taçlandırabilecek mi?
Yurt Dışında Etki Alanının Genişlemesi
Son gelişmeler, artık küresel siyasette pasif bir oyuncu olmayı kabul etmeyen bir Türkiye’yi ortaya koyuyor. Türkiye özellikle Afrika ve Orta Asya’da karar verici bir aktör olarak konumlanıyor.
- Afrika’da Türkiye, ticaret, yatırım, altyapı ve insani yardım yoluyla varlığını artırdı. Türk dronları, tekstil ürünleri, konut projeleri ve tarım girişimleri Ankara’ya kıtanın kuzey sınırlarının ötesinde dahi etki kazandırdı.
- Somut bir örnek ise Burkina Faso ile yapılan milyarlarca dolarlık anlaşma. Bu anlaşma ortak askeri üretimi, tekstil fabrikalarını, güneş enerjisini, konut ve tarımı kapsıyor. Bu ilişki yardım olarak değil, eşit ortaklık olarak sunuluyor ve sömürgeci bağların istismar dolu mirasından keskin bir şekilde ayrılıyor.
Burkina Faso’nun lideri İbrahim Traoré, özellikle altın başta olmak üzere ülkesinin kaynaklarını yabancıların elinden geri alma isteğini açıkça dile getirdi. Kendi bağımsızlık yolunu çizmek isteyen Türkiye için Traoré, doğal bir ortak konumunda.
Eşit Ortaklıklar ve Stratejik İttifaklar
Türkiye’nin Afrika ve Asya’daki dış politikası, daha geniş bir stratejiyi yansıtıyor: artık tek bir bloğa bağımlı değil, çeşitli ittifaklara açık.
- NATO üyesi olarak Türkiye Batı ile ilişkilerini koruyor; fakat aynı zamanda BRICS üyeliğini de araştırıyor. Bu, çok kutupluluğa doğru bir yönelişi işaret ediyor.
- Afrika’daki artan rolü ise Batı’nın “yardım” ve bağımlılık modelinden bir kopuşu gösteriyor. Türkiye, ortaklarını küçümsemeyen; tam tersine saygıyla muamele eden, iş birliğine dayalı bir ülke olarak öne çıkıyor.
Bu yaklaşım, Türkiye’nin sadece İslam dünyasında değil, Batı hâkimiyetine alternatif arayan tüm uluslar için liderlik potansiyeli olan bir orta güç olduğu iddiasını güçlendiriyor.
İçerideki Zorluk: Enflasyon ve Dolar Tuzağı
Türkiye dışarıda doğru adımlar atarken, içerideki temel hâlâ kırılgan. Enflasyon dizginlenemiyor, lira zayıf ve ticaret ile rezervlerde ABD dolarına bağımlılık gerçek egemenliği felç ediyor.
Buna çözüm bulunmadığı sürece Türkiye bir çelişkiyle karşı karşıya kalacak: Afrika ve Asya’da nüfuzunu artırırken, içeride kendi gençlerinin istikrar ve fırsat için göç etmeyi hayal ettiğini izleyecek.
Türkiye’nin dışarıda yükseliş sembolü, içerideki ekonomik umutsuzlukla boşaltılmamalıdır.
Gerçeklik açıktır: Ekonomisi dolara zincirlenmiş hiçbir ülke egemen olamaz.
Altın Dinar: Yeni Bir Modelin Dayanağı
İşte burada Türkiye için bir fırsat var—belki de döngüyü kırmaya yetecek tek güçlü fırsat. Altın dinar kavramını ticaret ve tasarrufların temeli olarak yeniden canlandırarak, Türkiye bağımsız ve istikrarlı bir ekonomik zemin kurabilir.
- Traoré’nin Burkina Faso’nun altınını geri alma ısrarı, Türkiye’nin doların hâkimiyetinden ve itibari para birimlerinin oynaklığından izole edilmiş yeni bir ödeme sistemi kurma potansiyeliyle örtüşüyor.
- Bu yalnızca bir teori değil. Eylül 2025’te Çin “elektro-yuan”ı başlattı. Bu dijital para, Özbekistan ve diğer Orta Asya ülkeleriyle yenilenebilir enerji ticareti için tasarlandı. Mesaj net: dolara alternatifler mümkündür ve hâlihazırda inşa edilmektedir.
Eğer Çin enerjiye dayalı bölgesel bir ödeme sistemi tasarlayabiliyorsa, Türkiye neden altına dayalı bir sistemin öncülüğünü yapmasın?
Egemenlik Çağrısı
Yol açıktır. Türkiye’nin dış politikası vizyon ve cesaret gösteriyor. Ancak bu cesaret ekonomiye de uzanmalıdır. Egemen bir Türkiye için şu gereklidir:
- Dolar bağımlılığını alternatif ödeme sistemleriyle kırmak.
- Altını bir ticaret aracı olarak yeniden canlandırmak; Burkina Faso gibi ortaklarla pilot programlar başlatmak.
Bu bir izolasyon çağrısı değildir. Bu bir egemenlik çağrısıdır. Adalet, adil ticaret ve bağımsızlık üzerine temellenmiş bir Türkiye, yalnızca kendisi için değil, tüm İslam dünyası için öncülük edebilir.
Sonuç
Türkiye yurt dışında doğru şeyler yapıyor. Stratejik özerklik politikası, Afrika’daki eşit ortaklıkları ve çok kutuplu ittifaklara açıklığı övgüye değerdir. Ancak bu adımlar içeride yeni bir sosyoekonomik modelle desteklenmezse ilerleme eksik kalacaktır.
Burkina Faso’nun altınını geri alma çabası ve Çin’in elektro-yuanı başlatması yönü gösteriyor. Türkiye bu fırsatı değerlendirmeli, altın dinarı yeniden canlandırmalı, bağımsız ticaret sistemleri kurmalı ve nihayetinde dolar zincirlerinden kurtulmalıdır.
Araçlar zaten elimizde. Geriye sadece harekete geçmek kalıyor—IMF’ye, Washington’a ya da Brüksel’e değil, yalnızca Allah’a dayanarak.