Aşkların en güzeli…

Bir hurma kütüğü atın deven olayım
Teninin değdiği yer yanmaz şefaatini umayım…
Dersaadet yolunda seni yazmak şereflerin en yücesi Ya Resulullah!
Alvarlı Efe, Peygamber Efendimiz’i (sav) anlatırken sık sık dudaklarını yalarmış. Merak edip sebebini soranlara: “ O’nu (sav) anlattıkça dudağıma bal çalındı” dermiş..
Asr-ı Saadet…
Sahabe-i güzin saf saf dizilmiş etrafına En Sevgili’nin.. Başlarında kuş varmış da kıpırdarlarsa uçacakmış gibi pür dikkat sohbet-i Nebevi’yi dinliyorlar. Kalpler yerinden fırlayıp çıkacak hale geliyor O’nu (sav) dinlerken… O tarifsiz aşkın yansımasıdır hâlâ mübarek adı geçince elimizi kalbimize götürmemiz…
Enes b. Malik (ra), 10 sene boyunca yanında kaldığı Resul (sav) ahirete irtihal edince henüz 20’sindedir. Ondan sonra 83 sene daha yaşamıştır; fakat O’nu rüyasında görmediği bir tek gece olmamıştır…
Varını yoğunu her şeyini en yakın dostuna adayan Ebu Bekir Sıddık (ra), Tebük Seferi için malının tamamını tasadduk edince Resulullah “Ailene ne bıraktın?” diye sorar “Allah ve Resulünü bıraktım! Yetmez mi?” cevabını alır.
Mekke Fethi’nden sonra babası Ebu Kuhâfe ömrünün ahirinde Müslüman olurken hüngür hüngür ağlayınca nedenini soran Resul’e “ Keşke babam yerine bugün Ebu Talip Müslüman olsaydı da siz benim yerime sevinebilseydiniz” sözü “Seni canımdan çok seviyorum” demenin en nahif ifadesi değil miydi?
Hz. Ömer (ra) hacerü’l esvedi öperken “Senin bir taş olduğunu biliyorum; lakin Efendimiz’in (sav) seni öptüğünü gördüğüm için seni öpüyorum” diyordu.
Ve semure ağacında gölgelenirken düşünüyordum ben de bu ağacı çok seven Efendimizi (sav) ve sahabelerini; muhakkak otururlar mıydı gölgesinde O (sav) gölgelenmeden geçmediği için..
…
Mescidi Nebevi’ye ilk minberin konulduğu güne gidiyorum; Resulullah’ın merdivene çıkıp hutbe irad ederken inleme sesini duyuruyorum şimdi de. Senelerce ona dayanarak hitap eden Resul’ün firakiyle inleyen hurma kütüğünü elleriyle teskin eden Resul’ü seyrediyorum… Ahh…
Ve Uhud. Ahde vefasızlığın sembolü olarak teşe’üm de bulunurken biz; Resul (sav) sesleniyor bağrında Hz. Hamza’yı ve şühedayı saklayan nazlı dağa “Biz Uhud’u severiz Uhud da bizi sever!” Taltiflerin en güzeliyle handan ve şâdandır artık Uhud…
Durun, Uhud’dan inmeyelim hemen. Sahabeler haykıyor baksanıza; “Fedâke ebî ve ümmî Ya Resululllah!” O (sav) ise kilitlenmiş Sa’d’a, mahir eliyle attığı okların tek tek hedefi vuruşunu seyrediyor. Coşan kalbinden yalnızca Sa’d b. Vakkas’ın duyacağı sözler dökülüyor;
“At Sa’d, At! Anam babam sana feda olsun!”
…
Bir gün bir bedevi çıkagelmişti mescide. Peygamber Efendimiz’e kıyametin ne zaman kopacağını sormuştu. Peygamberimiz “Neden soruyorsun bir hazırlığın var mı o güne?” deyince. “Hayır hiçbir hazırlığım yok; fakat ben Allah’ın Resulü’nü çok seviyorum” demişti. Bu sözü üzerine sahabelerin en sevdiği hadis-i Şerif’i müjdeledi Habibullah
“Kişi sevdiğiyle beraberdir!”
…
Ne sahabelerin doydu sana Ye Resulullah (sav) ne kâinat…
Ve Sen gidince ezan-ı Muhammedî müezzini Bilal-i Habeşî de yerinde duramaz olup terk-i diyar eylemişti.
Seneler sonra bir gün dönüp geldiğinde o yanık sesiyle minareleri şenlendirince, bu sesi duyan herkes sokağa fırlamış; Efendiler Efendisi teşrif etti sanmıştı.. O ne muazzam bir görüntüydü öyle…
Seni anlatmaya kelimeler kifayet etmez Ya Resulullah, ama gönle şifa olur inşaallah birkaç damla balımız.