İstanbul’un depreme hazırlığında bir Adım daha
İstanbul… Her taşında tarih, her sokağında hikâye barındıran şehir. Ama aynı zamanda fay hatlarının gölgesinde yaşayan milyonların yuvası. Hepimiz biliyoruz ki bu şehrin en büyük gerçeği deprem. Ve yıllardır soruyoruz: “Hazır mıyız?”
İşte Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, bu soruya finansman açısından güçlü bir yanıt verdi. Attığı tweette şunları söyledi:
“İstanbul'un depreme hazırlık çalışmalarına ilave dış finansman. Depreme hazırlık, afet yönetimi ve kentsel dirençlilik yatırımlarına desteğimiz sürüyor. İstanbul’un afetlere ve iklim risklerine karşı dayanıklılığını artırmak için Dünya Bankasından 650 milyon dolarlık finansman temin ettik. Bu amaçla İstanbul için sağlanan uygun koşullu dış kaynak tutarı 5,4 milyar dolara ulaştı.”
Rakamlar büyük. Dünya Bankası’ndan gelen bu 650 milyon dolarlık kaynak, İstanbul’un afet ve iklim dirençliliğini artırmaya yönelik projelerde kullanılacak. Hedef; deprem anında ayakta kalabilen, kendi kendine yetebilen, çevre dostu binalar inşa etmek. Ayrıca acil müdahale kapasitesini güçlendirmek, kritik kamu binalarını ve altyapıyı daha dayanıklı hale getirmek de planın içinde.
Bakan Şimşek, Dünya Bankası ile yürütülen uzun soluklu işbirliğini de vurguluyor:
“Bu başarılı ortaklık, önümüzdeki dönemde de aynı kararlılıkla sürdürülecektir. Sürdürülebilir büyüme ve toplumsal refahı önceleyen ekonomi programımızla İstanbul'un depreme hazırlık süreci ile afet yönetimi kapasitesinin güçlendirilmesi ve kentsel dirençliliğin artırılmasına yönelik kamu yatırımlarına desteklerimiz güçlü şekilde devam edecek.”
Bu cümleler önemli. Çünkü deprem hazırlığı sadece mühendislik meselesi değil; aynı zamanda siyasi irade, ekonomik kaynak ve uzun vadeli plan gerektiriyor. İstanbul’un dönüşümü için bugüne kadar sağlanan uygun koşullu dış finansman 5,4 milyar dolara ulaşmış durumda. Bu, kelimenin tam anlamıyla “geleceğe yatırım.”
Ama burada durmamalıyız. Para tek başına çözüm değil. En doğru projelerin seçilmesi, şeffaflık, denetim ve hızlı uygulama en az finansman kadar hayati. Çünkü bu şehir, olası büyük deprem karşısında zamanla yarışıyor.
İstanbul’un geleceği, çocuklarımızın güvenliği, sadece devletin değil, hepimizin sorumluluğu. Elbette dış kaynak önemli bir destek. Ama asıl mesele, bu kaynakların doğru şekilde değerlendirilmesi. Yıllardır konuştuğumuz “kentsel dönüşüm” lafta kalmamalı; riskli binalar tek tek dönüştürülmeli, altyapı güçlendirilmeli.
Bugün atılan bu adım, yarının hayat kurtaran yapılarının temeli olabilir. Yeter ki bu kararlılık, her aşamada devam etsin.
Çünkü İstanbul’un en büyük ihtiyacı, hem maddi hem manevi anlamda, “dayanıklılık.” Ve bu, yalnızca bakanlıkların değil, 16 milyon insanın ortak meselesi.