YANAN SADECE AĞAÇLAR MI?

YAYINLAMA:

Orman yangınları artık yalnızca çevresel bir felaket değil; milli güvenlik politikaları açısından stratejik bir tehdittir. Küresel iklim krizinin derinleştiği çağımızda her yanan orman, sadece ağaçların değil, gelecek nesillerin de kül olması anlamına gelir. Tarih boyunca Anadolu coğrafyası yeşil doğasıyla medeniyetlerin beşiği olmuşken, bugün bir çölleşme senaryosunun eşiğine gelmiştir. 

Tarihsel olarak bakıldığında Anadolu coğrafyasında ormanlar devletlerin bekası için korunmuş, hatta bazı dönemlerde kesilmesi dahi yasaklanmıştır. Ancak modern çağda kaybolan bu hassasiyet, ormanlarımızı yok olma noktasına getirmiştir. 

HATALARIMIZ

  • Liyakatsizlik ve Kurumsal Zafiyet: Yangınların çıkmasını engelleyecek veya çıktığında hızlı müdahale sağlayacak kurumsal kapasite, siyasi kaygılarla zayıflatılmıştır. Kadrolar yetersiz, eğitim eksiktir.
  • Uçak ve Ekipman Eksikliği: Yangın söndürme filosunun yetersizliği, özellikle yaz aylarında sistematik yangınlara karşı ülkeyi savunmasız bırakmaktadır. 10-15 uçakla milyon hektarlık alanlar savunulamaz.
  • Zemin Temizliği İhmali: Orman altı temizliği yapılmadığından yangınlar hızla yayılmakta, yerel müdahaleler yetersiz kalmaktadır. Mevzuat ve uygulama arasındaki fark, felaketi büyütmektedir.
  • Şeffaflık Eksikliği: Yangınların faili olarak gösterilen kişilerin siyasi veya örgütsel kimlikleri gizlenmekte, kamuoyu tatmin edici bilgiye ulaşamamaktadır. Bu da spekülasyonları artırmakta, güven sarsmaktadır.
  • Stratejik Altyapı Eksikliği: Deniz kenarındaki bölgelerde dahi ormanın içine boru hattı döşenip içeri su ulaştırılamamaktadır. Oysa ki bu maliyet, uçak alımından bile düşüktür.
  • İklim Değişikliğiyle Uyum Politikalarının Yokluğu: Türkiye’nin güney hattı hızla kurak iklim kuşağına geçerken, bitki örtüsünde ve tarımsal üretimde kayıplar yaşanmakta, yangınlar bu süreci hızlandırmaktadır.

SONUÇ

Yanan bir orman, sadece bugünün değil, gelecek 50 yılın oksijenini, su döngüsünü, tarım kapasitesini ve hatta toplumsal huzurunu kaybetmektir. Orman yangınları artık bir çevre meselesi değil, bir güvenlik ve kalkınma meselesidir. Ormanlar yandıkça, yağmur azalacak; yağmur azaldıkça, su kuruyacak; su kurudukça, kıtlık ve göç başlayacaktır. Bu zincirleme felaketin önünü almak, sadece yangın söndürmekle değil, tüm devlet aklını bu konuda seferber etmeyle gerçekleşir. 

Devletin kurumsal kapasitesi, liyakatli kadrolarla güçlendirilmeli; orman yangınları, ulusal güvenlik stratejilerinin merkezine alınmalıdır. Yoksa sadece ormanlar değil, şehirler, medeniyetler, gelecek de yanacaktır.

OKUYUCUYA SORULAR

  1. Bugün orman yangınlarını sadece yaz aylarında yaşanan geçici felaketler olarak görmek geleceğimizi nasıl etkiler?
  2. Kurumların liyakatsizliğini, orman yangınları gibi “doğal” görünen afetlerde sorgulamak neden önemlidir?
  3. Türkiye, yangınlara karşı ulusal bir stratejik plan geliştiriyor mu, yoksa her sene aynı sorunları konuşup geçiyor muyuz?
  4. Denizden su taşıyacak boru hatları gibi basit ama etkili çözümler neden uygulanmıyor?
  5. İklim kuşaklarının değiştiği bir çağda, tarım ve orman politikalarımızda köklü reformlara ne kadar hazırız?