Osmanlı’nın Dibâcesi: Bursa

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Nâgehân ol şâra vardım

Ol şârı yapılır gördüm

Ben dâhi bile yapıldım

Taş u toprak âresinde

Yukarıdaki dizeler tam da elimizdeki kitap için yazılmış gibi. Mustafa Armağan’ın 9. Baskısı Duruş Yayınlarından çıkan Osmanlı’yı Kuran Şehir/ Bursa’ya Şehrengiz adlı kitabı, Bursa’nın hem Osmanlı’yı hem de yazarın bizzat kendisini nasıl adım adım inşa ettiğini anlatıyor.

Kurgu roman tadında başlayan Bursa şehrengizi; yazarın kendi hatıralarıyla birlikte Evliya Çelebi, Hayrullah Efendi, Cevdet Paşa, Ebu’l-Hayr-ı Rumi, kitabımızın isim babası ve büyük ölçüde rehberi Lamii Çelebi gibi farklı gözlerden de Bursa okuması yaptırıyor bize.  Kendine has tarih felsefesini bu defa şehirler üzerine uygulayan müellif; şehirle birlikte düşünme girişimiyle şehrin mana katları arasında kendimizi, köklerimizi bulma yolculuğuna çıkarıyor.

Çocukluğundan ilk gençlik yıllarına tam 15 senesini Bursa’da geçiren Armağan, Bursa’yı hakiki manada keşfinin 1981’de, ondan ayrıldığı sene olduğunu söylüyor. Sezai Karakoç’un yakıcı tespitiyle: “Göç günü gelince denkleri toplayan uygarlıkların peşinden onları en çok yansıtmış kentler de yola çıkmışlardır çoktan; geride garip ve yabancı kalmaktan ürkmektedirler..” İşte Bursa da yazara göre 1970’lerde gurbete çıkmıştır.  Ve anne-şehri gurbette açmıştır hafızasının kapılarını ona. Kitapta yer yer karşınıza çıkacak o samimi diyalog enteresandır. Şehrin dili açılmıştır bir kere; hayatının bütün detaylarını bilen şehir karşısında yazar da şaşkındır. 

Şehirle diyalog günümüzün suskun şehirlerine alışan bizler için tuhaf geliyor değil mi? “Bir şiirdi şehir” oysa okumasını bilene.

 Hangi Bursa?, Bursa’da Zamanlar ve Mekânlar, Bursa’yı Sevmek Bursa’yı Yıkmak, Bir Dağın Eteğinden Tutmak, Bursa’da Rüya Ve Hakikat olmak üzere beş bölümden oluşan kitaba 7 yazı eklenmiş bu baskıda; bunlar arasında Bursa: Yeryüzünün Kalbi başlıklı yazı başlı başına kitap olur cinsten. 

Daha evvel hiç duymadığınız sorular ve cevaplarla Bursa’nın sırlı dünyası sizleri bekliyor!

İstanbul’a  ve Edirne’ye Osmanlı mührünü vuran Mimar Sinan’ın Bursa’da hiç eseri olmadığını duymuş muydunuz? Bursa’ya neden dokunmamıştı Sinan? Yoksa ona küs müydü? Tahmin etmekte zorlanacağınız cevap Bursa şehrengizinde.

Osmanlı’nın bâni-i sânisi yani ikinci kurucusunun medfun olduğu Yeşil Türbe’nin mimarı, Çelebi Mehmed’in en güvendiği veziri İvaz Paşa’nın gözlerini ebedi karanlığa mahkum eden hazin sır neydi?

1855’te büyük bir zelzeleyle sarsılan Bursa’nın kadim tarihi ve geleneğinin üzerinden Tanzimat yıkıcısı Ahmet Vefik Paşa’nın nasıl geçtiğini kalbiniz acıyarak öğreneceksiniz.

Satırlar arasında kaybolmuşken hayatla ölümün, ölümle ölümsüzlüğün iç içe geçtiği bağrı yanık Muradiye Külliyesi’nde  karlı bir kış günü donmuş bir zamanla karşılaşacaksınız.

 “Yıldırım’ın göz alıcı armağanı, vuslat çeşmesi Ulu Camii, asırlara meydan okurcasına tarihin içine oyulmuş bir ada misali bekliyor bizi.” Bize söyleyecek ne çok şeyi var. Tabii dil katliamına uğramış torunları yazısını çözebilirse. İşte Osmanlı’yı Kuran Şehir/ Bursa’ya Şehrengiz,  Bursa şehrinin yazısını çözmeye uğraşan ve çözdüğü bazı satırları büyüteç altına tutarak okuyucularıyla paylaşan bir çaba olarak okunmalıdır.

Şimdilerde kayak merkezi olmaktan başka çağrışımı olmayan Ulu Dağ’ın, eteklerini şehre sarkıtmış ak sarığı olan bir şeyh, kendisini de bu şeyhin eteğine yapışmak için çabalayan bir müride benzeten Lâmiî Çelebi ile enfüse yani içe doğru yolculuğa çıkan dağcılar ve Bediüzzaman’ın dağlara getirdiği sıra dışı yorum da yine bu kitapta. 

Akdeniz ticaretinin kalbinin bir zamanlar Bursa’da, şimdiki Hanlar bölgesinde attığını duymuş muydunuz? Peki bunu nasıl başarmıştı Osmanlı? 

Üftade Hazretleri, Emir Sultan, Somuncu Baba gibi mana erleri; Orhan Gazi, Yıldırım Bayezid gibi sıra dışı devlet adamları ve Lamii Çelebi, şair Ahmet gibi sanatkârların da katılımıyla Bursa hamuru daha doğrusu Osmanlı hamuru yoğruluyordu. İşte bu çok yönlü fetihle yani şehri ve gönülleri inşa ve ihya projeleriyle kalıcı hale geliyordu Osmanlı. Ve bir kalp gibi bu kanı bütün imparatorluk topraklarına pompalıyordu. Hatırlayın 11 yıllık Fetret Devri’nde Balkanlarda tek bir toprak kaybı yaşamamızın yegâne sebebi tam da bu değil miydi?  Ecdâd yalnız toprağa değil gönüllere de kement atmada mahirdi.

Osmanlı’nın nüvesini oluşturan Bursa’nın saklı hazinesine dokunmak isteyen herkese bir davettir bu kitap; “Bursa’nın daveti." Sakın geç kalmayın derim.