Kazakistan-Rusya İlişkileri

YAYINLAMA:

Kazakistan ile Rusya arasındaki ilişkiler tarihsel, kültürel ve coğrafi bağlarla şekillenmiş, uzun yıllar boyunca oldukça yakın ve iş birliğine dayalı bir şekilde ilerlemiştir. Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından bağımsızlığını kazanan Kazakistan, Rusya ile olan ilişkilerini "çok yönlü dış politika" ilkesi çerçevesinde sürdürmüş; hem stratejik ortaklık hem de ekonomik iş birlikleriyle dikkat çekmiştir. Ancak son dönemde iki ülke arasındaki ilişkilerde bazı değişim sinyalleri göze çarpmaktadır.

Eskiden Kazakistan vatandaşları Rusya'ya vizesiz girip istedikleri kadar kalabilirken, aynı şekilde Rus vatandaşları da Kazakistan'da süre kısıtlaması olmadan kalabiliyordu. Bu durum, iki ülke arasındaki dostane ilişkilerin bir sembolü olarak görülüyordu. Fakat son zamanlarda bu karşılıklı serbestlik ilkesi değişmeye başladı. Artık Rus vatandaşları Kazakistan’da yalnızca 90 gün vizesiz kalabiliyor. Benzer şekilde Kazak vatandaşlarının Rusya’ya girişi de "Gosuslugi" üzerinden kayıt yaptırmaları ve biyometrik verilerini paylaşmaları şartına bağlandı.

Bu yeni düzenlemeler, teknik olarak sınır kontrolünü iyileştirme ve güvenlik amacıyla açıklansa da, arka planda daha karmaşık bir diplomatik tabloyu işaret ediyor olabilir. Özellikle Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik işgali sonrası Orta Asya ülkeleri, Moskova’ya olan mesafelerini dikkatli bir biçimde ayarlamaya başladı. Kazakistan, bir yandan Rusya ile ekonomik ve askeri bağlarını korumaya çalışırken, diğer yandan Çin, Türkiye, ABD ve Avrupa ile olan ilişkilerini güçlendirme arayışında. Bu çok kutuplu dış politika, Kazakistan'ın Rusya karşısında daha bağımsız bir duruş benimsediğini gösteriyor.

Kazakistan'ın iç politikadaki "millî uyanış" süreci de Rusya ile ilişkileri etkileyen bir diğer unsur. Kazak diline verilen önemin artması, Kiril alfabesinden Latin alfabesine geçiş gibi adımlar, ülkenin Rusya etkisinden kültürel olarak da uzaklaşma çabasını yansıtıyor. Bu durum, Rusya'da bazı çevrelerce "Türkçüleşme" ya da Batı'ya yönelme olarak algılanıyor ve tedirginlikle karşılanıyor.

Tüm bu gelişmeler, Kazakistan ile Rusya arasında açık bir çatışma ya da kopma olmasa da, ilişkilerde bir "soğuma" ve "sessiz mesafe" oluştuğunu gösteriyor. Vize ve göçmenlik politikalarındaki bu yeni düzenlemeler de bu bağlamda değerlendirilmelidir. Taraflar diplomatik olarak dostane mesajlar verse de, zemindeki gerilim potansiyeli uzun vadede daha belirgin hale gelebilir.

Kazakistan-Rusya ilişkileri hâlâ stratejik düzeyde önemli olmakla birlikte, artık eskisi kadar sınırsız ve koşulsuz değil. Bu durum, Kazakistan’ın kendi ulusal çıkarlarını önceleyen daha bağımsız bir dış politika izlemeye başlamasının ve Moskova’nın buna karşı daha dikkatli bir pozisyon almaya çalışmasının bir yansıması olarak değerlendirilebilir.