Korku tüccarlığı!

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

İstanbul’da beklenenin aksine küçük bir deprem oldu. Can ve mal kaybı yaşanmadı çok şükür.
Depremin ardından uzmanların yorumları ve görüşleri her zaman olduğu gibi farklı ve zıtlıklar ihtiva ediyor.
Bazıları, bunun beklenen büyük deprem olmadığını ve hala 7.2’lik bir deprem olmasını beklediğini, diğerleri ise bunun beklenen deprem olduğunu ve İstanbul için deprem riskinin bittiğini söyledi.
Her iki görüş de kendisini bilimsel verilere dayandırıyor ve bu veriler ışığında görüşlerinin destekleyen grafik ve tablolar sunarak haklı olduğunu ıspat etmeye çalışıyor.
Vatandaşın gönlü ise bir daha deprem yaşanmayacağını iddia eden bilim insanlarının görüşlerine meyletmiş durumda.
Zira; Hem bilimsel veriler ışığında bu görüş daha mantıklı olmakla birlikte, öte yandan yıllardan bu yana vatandaşımıza karamsarlıktan ve korkulardan gına gelmiş durumda!
Depremle ilgili televizyon ekranlarında boy gösteren deprem uzmanlarının birbirlerini suçlayan hatta aşağılayan cümleleri oluyor.
Mesela; Jeofizik Mühendisleri Odası Başkanı Serdar Kart, uzun yıllardan bu yana İstanbul’da 7 üzerinde büyük bir deprem olacağını ısrarla iddia eden Naci Görür hakkında “O deprem uzmanı değil” dedi.
Deprem uzmanı Şener Üşümezsoy, “İstanbul için beklenen deprem buydu ve İstanbul için deprem tehlikesi bitti!” diyerek, farklı görüşler ortaya atarak korku pompalayanları başkalarının topladığı verileri kullanmakla ve deprem konusunda bilimsel bir çalışmaları olmamakla yani diğer bir ifadeyle “Kopyala yapıştır” fikirlerle konuştuğunu iddia etti.
Ortada bir “Deprem rantçılığı” olduğu iddiaları uzun zamandan beri tartışılan bir konu aslında. Ortaya salınan deprem iddiası, İstanbullular için bir kabusa dönüştü ve ardından ortaya çıkan istismarcıların bu korkuyu inşaat alanında ranta çevirdikleri söylentiler arasında.
Bunu destekler nitelikte bir iddiaya göre; 1999 Gölcük depremi sırasında ülkemize gelen ve buraya yerleşen yabancı bir deprem uzmanının bir inşaat firması kurduğu ve “Depreme dayanıklı binalar” sloganıyla konutlar yapıp sattığı şeklindedir. Bahsi geçen uzman bir yandan televizyonlarda İstanbul’da büyük deprem olacak korkusunu yayarken, diğer yandan depreme dayanıklı konut yaparak yüksek fiyatlara satması kafalarda soru işareti oluşturmaktadır.
İstismar ve rant konusu sadece depreme müteallik değil elbette!
Yakın tarihimizde yaşanan “Pandemi” döneminde, televizyon ekranlarında sıklıkla görünen bazı “Covit uzmanı!” bilim insanlarının, Kovit korkusu pompaladığına son derece etkileyici bir “Aşı propagandistine” dönüştüğüne  şahitlik etmiştik.
Laboratuvar ortamında üretilen Kovit pandemisi dolayısıyla dünya üzerinde trilyonlarca dolarlık bir rant alanı oluştuğunu ve uluslararası ölçekte sermayenin el değiştirdiğini, kısaca müthiş bir “Hokus pokus” oyununa dönüştüğünü çok sonraları anladık.
Gitsin maskeler, aşılar, ilaçlar gelsin yeşil yeşil dolarlar!
Bu korku sayesinde insanların alışveriş alışkanlıkları bile değişti. Evlerine hapsedilen insanlık günlük gıda ihtiyaçlarını bile internet ortamında temin etmek durumunda kaldı. Ülke ekonomileri çöktü, birçok büyük ölçekli kuruluş ve firma iflas etti. Pandemi sonrası ortaya çıkan ülkeleri ekonomi bilançoları hala kendisini toparlayabilmiş değil.
Peki sebebi neydi?
“Gripten biraz hallice bir gribal enfeksiyonun korku filmine dönüştürülmüş hali!”
Fırsatçılık en büyük güvenlik sorunudur.
Özellikle ülkemizde, sair olağanüstü koşullar olduğunda ortaya çıkan bu alçaklar taifesi, her türlü krizi korkuya ve ranta çevirmekte çok mahirdirler.
İstanbul’da deprem korkusunu sürekli diri tutarak korku pompalayanların samimiyetinden endişe duyuyorum. Depreme karşı en yüksek önlemler ve kalıcı tedbirler mutlaka alınmalıdır ve bu en yüksek düzeyde olmalıdır. Sadece İstanbul için değil, ülkemizin bütün şehirlerinde yarın deprem olacakmış gibi tedbir alınmalıdır elbette. Buna kimsenin itirazı olamaz. Ancak, deprem korkusu yayarak bundan rant çıkartan korku tüccarlarına da fırsat verilmemelidir.