İsrail Başbakanı Netanyahu, Türkiye’yi “İsrail ve Siyonizm’e düşmanca” olmakla suçladı. Gazze ateşkesi sonrası yapılan bu açıklama bölgede yeni bir diplomatik kırılma mı başlatacak? Katar’a övgüler yağdıran Netanyahu’nun Türkiye’ye sert çıkışı dikkat çekti.
Türkiye-İsrail hattında yeni kriz mi doğuyor?
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, son röportajında Türkiye'ye yönelik oldukça sert ifadeler kullandı. Yahudi Haber Sendikası’na verdiği özel demeçte Netanyahu, Türkiye’nin uzun süredir İsrail’e karşı "düşmanca" bir tavır sergilediğini savundu. Bu açıklamalar, Gazze’deki ateşkes sürecinin hemen ardından geldi ve Orta Doğu'da dengelerin yeniden sorgulanmasına yol açtı.
Netanyahu'nun bu çıkışı yalnızca diplomatik bir tepki olarak değerlendirilmedi. Bölgesel aktörlerle kurduğu ilişkiler bağlamında Türkiye’yi hedef alırken, aynı cümlelerde Katar’a teşekkür etmesi ise gözlerden kaçmadı. Bu çelişki, “Türkiye ile ipler tamamen mi kopuyor?” sorusunu yeniden gündeme taşıdı.
“Gazze’ye sadece bizim onayladığımız askerler girebilir”
Röportajda Netanyahu, Gazze’de kabul edilen ateşkesin öncelikli amacının İsrailli esirlerin geri alınması olduğunu belirtti. Hamas’ın hem silahsızlandırılması hem de yönetimde yer almaması gerektiğini dile getiren İsrail Başbakanı, Gazze’ye gönderilecek uluslararası askeri güce dair de dikkat çekici bir yorumda bulundu:
“ABD ile bu konuda aynı noktadayız. Gazze’ye girecek herhangi bir askeri birliğin bizim onayımızdan geçmiş olması şart.”
Bu ifadeler, olası bir barış gücü ya da istikrar misyonunun da İsrail’in kontrolünde şekilleneceği anlamına geliyor. Dolayısıyla Filistin tarafının, özellikle de Türkiye gibi destekçi ülkelerin bu yapıya nasıl yaklaşacağı merak konusu.
Türkiye’ye “düşmanca” suçlaması: Gerilim neden tırmandı?
Netanyahu’nun Türkiye’ye yönelik açıklamalarında öne çıkan ifade şu oldu:
“Son yıllarda Türkiye, İsrail’e ve siyonizme karşı çok düşmanca bir tutum içinde.”
Bu sözler, Türkiye'nin Filistin politikasına dair net tavrını doğrudan hedef alıyor. Türkiye, Gazze’de yaşanan sivil ölümleri ve İsrail’in askeri operasyonlarını sert dille eleştiriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın birçok kez “İsrail bir terör devletidir” açıklamaları ise hafızalarda taze. Tüm bu gelişmeler, İsrail tarafından “düşmanlık” olarak algılanmış görünüyor.
Ancak Netanyahu’nun bu kadar açık bir dille Türkiye’yi hedef alması, bölgedeki diplomatik ilişkilerin daha da gerginleşeceğine işaret ediyor olabilir. Özellikle ABD'nin bu açıklamalara vereceği tepki, sürecin seyrini belirleyebilir.
Katar’a saldırıp sonra teşekkür etmek: Çelişki mi strateji mi?
En dikkat çeken detaylardan biri ise Netanyahu’nun Katar ile ilgili açıklamalarıydı. İki ay önce, 9 Eylül'de Doha'ya yönelik bir saldırı emri verdiği bilinen Netanyahu, bu kez Katar’a esir müzakerelerindeki yardımları nedeniyle teşekkür etti.
Bu durum, dış politikada İsrail'in “pragmatist” yaklaşımını ortaya koyuyor. Stratejik çıkarlar gereği dün hedef alınan bir aktör, bugün işbirliği ortağı olarak görülebiliyor. Türkiye’ye yönelik açıklamalar ise bu bağlamda daha çok bir “sert mesaj” niteliği taşıyor olabilir.
Katar ile ilişkileri düzeltmeye çalışan Netanyahu’nun Türkiye’ye yönelik bu çıkışı, “iki ülke arasında artık diplomatik bir geri dönüş mümkün mü?” sorusunu beraberinde getiriyor.
İsrail-Türkiye ilişkilerinde yolun sonuna mı gelindi?
Tüm bu açıklamalar, Türkiye ve İsrail arasındaki diplomatik ilişkilerin giderek daha kırılgan bir hâl aldığını gösteriyor. Normalleşme adımları zaman zaman atılmış olsa da, Gazze’deki gelişmeler bu süreci sürekli sekteye uğratıyor.
Netanyahu’nun ifadeleri, yalnızca mevcut politik ortamın değil, geleceğe dair niyetlerin de bir göstergesi olabilir. İsrail, kendisini eleştiren her aktörü düşman ilan etmeye mi başladı? Yoksa bu, iç siyasetteki baskıyı dışa yönlendirme çabası mı?
Önümüzdeki günlerde hem Türkiye'nin resmi tepkisi hem de ABD ve AB gibi aktörlerin bu söylemler karşısında nasıl bir pozisyon alacağı merakla bekleniyor.