Trabzon’da deniz kıyısında sadece balıkçılık faaliyetleri için yapılmış olan barınaklar, son yıllarda adeta birer lüks yaşam alanına dönüşmüş durumda. Tapusu olmayan, yalnızca kullanım hakkı verilen bu yapılar; dış cephe kaplamaları, teraslar, peyzaj düzenlemeleri ve kaçak eklemelerle villamsı hale getirilerek 5 ila 7 milyon TL gibi rakamlarla el değiştiriyor. Durum sadece çevresel değil, hukuki ve kentsel yapılaşma açısından da büyük bir krizi gözler önüne seriyor.
Barınak Değil, Adeta Sahil Villası
Trabzon’un özellikle Ortahisar ilçesinde yer alan Faroz ve 100. Yıl balıkçı barınakları, bu kaçak yapılaşmanın en dikkat çeken merkezlerinden biri haline geldi. Başlangıçta yalnızca balıkçıların ağlarını saklamaları ve teknelerini kıyıya çekmeleri amacıyla tahsis edilen çekek yerleri ve barınaklar, artık kamu görevlileri, iş insanları ve hatta futbolcuların hafta sonu tatil kaçamakları yaptığı yaşam alanlarına dönüşmüş durumda.
Bu yapılar resmi olarak “balıkçı barınağı” statüsünde olmasına rağmen; özel bahçeler, çitler, verandalar, hatta çatı katları gibi unsurlarla kaçak yapılaşma örneği haline geldi. Üstelik tapuları olmamasına rağmen, yüksek bedellerle internet üzerinden ilanlara bile konuluyor.
“Lüks Yaşam Hayali” Kıyıya Dayandı
Doğal ve Tarihi Değerleri Koruma Derneği Başkanı Prof. Dr. Coşkun Erüz, Trabzon’un denizle bağına dikkat çekerek, kentte yeterince plaj alanı bulunmamasının bu talebi artırdığını belirtiyor. Erüz, "İnsanlar denizle iç içe olmak istiyor. Ama bu arz, kontrolsüzlüğü doğuruyor. Balıkçı barınakları adeta kaçak tatil evine dönüştü," diyerek yetkililere çağrı yapıyor.
Devletin Malı, Ama Herkes Satıyor
İşin hukuki boyutu da oldukça dikkat çekici. Barınaklar, 3621 sayılı Kıyı Kanunu çerçevesinde devletin uhdesinde yer alıyor. Yani buraların hiçbir şekilde özel mülkiyete konu edilmesi mümkün değil. Ancak yine de sosyal medya ve ilan sitelerinde “denize sıfır barınak” başlığı altında satış ilanları göze çarpıyor.
Prof. Dr. Erüz bu konuda açık konuşuyor:
“Buradaki yapıların tamamı devletindir. Kullanım hakkı şahıslara verilmiştir ama bu, yapıların satılabileceği anlamına gelmez. Devlet bu yapıları her an kaldırabilir. Ama bugüne dek bu konuda somut bir adım atılmadığı için ‘nasıl olsa kimse karışmaz’ mantığıyla hareket ediliyor.”
Kıyı İşgali Yaylalardaki Kaçak Yapılaşmayı Aratmıyor
Uzmanlara göre Trabzon’daki bu yapılaşma, Karadeniz’in yaylalarında görülen kaçak yapılaşma örneklerini andırıyor. Yapıların sayısı her geçen gün artarken, devletin sınırsız toleransı ve denetim eksikliği yeni kaçak yapılar için cesaret verici bir zemin hazırlıyor.
Erüz, “Bu durum balıkçıların değil, sistemsizliğin sorunu. Eğer net kurallar konulmazsa, barınaklar yaşam alanına, limanlar villaya, çekek yerleri ise yazlık konutlara dönüşür,” diyerek uyarıyor.
Yat Limanı Değil, Kaçak Tatil Köyü
Dünyanın birçok yerinde balıkçı limanları; hem halkın taze balığa ulaşabildiği hem de balıkçılıkla geçinenlerin barınabildiği alanlar olarak korunuyor. Türkiye’de ise, özellikle Karadeniz kıyısında bu alanlar artık tatil köyüne dönüşme tehlikesiyle karşı karşıya.
Barınaklara elektrik, su, hatta internet altyapısı çekilmesiyle birlikte, yapılar her geçen gün daha fazla lüks konut görünümüne bürünüyor. İşin ilginci, bu yapıların tümü tapusuz ve geçici kullanım hakkına sahip kişiler tarafından kullanılıyor. Bu da satışların tamamen yasa dışı zeminlerde döndüğü anlamına geliyor.
Artık Denetim Şart: Barınak mı, Villa mı?
Bu gelişmeler, kamu kaynaklarının ve kıyıların bir grup ayrıcalıklı zümre tarafından nasıl özel alana dönüştürüldüğünü açıkça ortaya koyuyor. Uzmanlara göre artık devletin “burası barınak mı, yaşam alanı mı?” sorusuna net cevap vermesi gerekiyor.
Denetimlerin artırılması, kaçak yapıların yıkılması ve kıyıların halka yeniden açılması, hem çevresel sürdürülebilirlik hem de hukuki güvenlik açısından zorunlu hale gelmiş durumda.