Yahya Ali Yıldırım/Yenidevir Gazetesi Özel Haber
Uluslararası Af Örgütü, İsrail’in Gazze’deki topyekûn kuşatmasını uluslararası hukuka aykırı, hesaplı bir soykırım eylemi olarak tanımladı. Gıda ve suya erişimi engellenen iki milyonu aşkın sivil, açlık ve hastalıkla hayatta kalma mücadelesi veriyor. El Rantisi Pediatri Hastanesi’nde görevli doktorlar, diyaliz ekipmanlarının tükendiğini, çocukların göz göre göre hayatlarını kaybettiklerini söylüyor. Bir doktor, “Gıdasızlıktan çocuklar yavaş yavaş soluyor” diyerek durumu gözler önüne serdi.
Gazze’de sağlık sistemi çökme noktasında; hastaneler temel ekipmanlardan yoksun, çocuk hastalar açlıktan tedavi edilemiyor. Uluslararası Af Örgütü, başta İsrail’in müttefikleri olmak üzere tüm devletleri acilen harekete geçmeye çağırıyor.
İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarında Siyonistler açlığı silah olarak kullanmaya devam ediyor. Uluslararası Af Örgütü, yaşananları “hesaplı bir soykırım" olarak nitelendirdi. İsrail’in 2 Mart’ta yeniden başlattığı Gazze kuşatması, bölgedeki iki milyonu aşkın sivil için açlık, susuzluk ve çaresizlik anlamına geliyor. Uluslararası Af Örgütü’nün yayımladığı son rapor, durumun vahametini tüm çıplaklığıyla ortaya koydu: Yardım girişleri engelleniyor, insanlar deniz suyu içiyor, çocuklar açlıktan ölüyor.
“ÇOCUĞUMUN AÇ ÖLMESİNİ İSTEMİYORUM”
Raporda yer alan tanıklıklardan biri, Gazze’deki insanlık dışı koşulları özetliyor: “Yemek taze mi diye sormuyoruz, sadece çocuklarımızın aç kalmamasını istiyoruz. Çocuğumun aç ölmesini istemiyorum.”
Bir başka çarpıcı ifade ise bölgede balıkçılık yapan bir sivilden geldi: “Denize açıldığımda, geri dönüp dönemeyeceğimi bilmiyorum. Ama ailemin karnını doyurmak için risk almak zorundayım.”
Uluslararası Af Örgütü Kıdemli Direktörü Erika Guevara Rosas, durumu şu sözlerle değerlendirdi:
“İsrail, iki milyondan fazla sivili cezalandırmak amacıyla kasıtlı olarak Gazze’ye temel insani yardım girişini engelliyor. Bu, uluslararası hukuka göre açıkça bir soykırım eylemidir.”
Rosas ayrıca dünya devletlerini uyardı: “Özellikle İsrail’in müttefikleri, kuşatmanın kaldırılması ve yardımların güvenli biçimde ulaştırılması için artık somut adım atmak zorundalar. Sürekli ateşkes bunun ilk şartı.”

BEBEKLER, GEBE KADINLAR, HASTALAR… TAM BİR ÇÖKÜŞ
Gazze’de sağlık sistemi çökmenin eşiğinde. El Rantisi Pediatri Hastanesi’nde görevli doktorlar, diyaliz ekipmanlarının tükendiğini, çocukların göz göre göre hayatlarını kaybettiklerini söylüyor. Bir doktor, “Gıdasızlıktan çocuklar yavaş yavaş soluyor” diyerek durumu gözler önüne serdi. Birleşmiş Milletler verilerine göre, 6-23 aylık bebeklerin ve gebe-emziren annelerin yüzde 92’si yeterli beslenemiyor. Bazı aileler, içme suyuna ulaşamadığı için deniz suyu içmek zorunda kalıyor.
GAZZE’DE HER GÜN ÖLÜM KALIM MÜCADELESİ
İsrail’in 17 yıllık ablukasıyla derinleşen insani kriz, son saldırı dalgasıyla doruğa çıktı. 18 Mart’tan bu yana 820’si çocuk en az 2.325 kişinin hayatını kaybettiği bildirildi. Gazze’de yaşayan bir sivil, “Artık sadece ölülerimizi gömmek istiyoruz. Başka hiçbir şey planlayamıyoruz” sözleriyle bölgedeki çaresizliği dile getirdi. Af Örgütü, uluslararası kamuoyunun sessizliğini de sert bir dille eleştirdi: “Üçüncü devletlerin İsrail’in Gazze’deki eylemlerini engellemekteki yetersizliği utanç verici. Bu eylemsizlik, cezasızlık kültürünü güçlendiriyor.”
Yenidevir’e konuşan diplomatik kaynaklar, bölgede kalıcı ateşkes ve insani yardım koridoru açılması için baskıların artabileceğini belirtiyor.

Bütün Dünya Bu Kanın Ortağı
Tarih bir kez daha utançla yazılıyor.
Gazze’de yaşananlar uzun süredir bir çatışmanın ötesinde.
Bu, insanlık onurunun yerle bir edildiği, vicdanların sustuğu, sistemlerin iflas ettiği bir çağın fotoğrafı.
İsrail’in aylar süren saldırılarıyla yerle bir olan Gazze, bugün yalnızca yıkılmış binaların, aç çocukların, susuz insanların değil; küresel vicdansızlığın da mezarlığıdır.
İki milyonu aşkın insan, dünyanın gözleri önünde açlıkla, susuzlukla, bombardımanla ve çaresizlikle sınanıyor. Bebekler yeterli beslenemiyor, anneler su bulamıyor, hastanelerde ilaç yok, yaralılar tedavi edilemiyor.
Uluslararası hukuk, sözleşmeler, bildirgeler, kurumlar… Ne varsa, hepsi kâğıt üzerinde kaldı.
Soykırımın tanımı kitaplarda duruyor ama uygulanmasına kimse "dur" demiyor.
Savaş suçlarının işlendiği açıkça belgeleniyor ama mahkeme salonları sessiz. Uluslararası sistemin bu suskunluğu artık masum değil.
Bu suskunluk bir tercihtir. Ve bu tercih, Gazze’de dökülen her damla kanda ortaklıktır.
Bunu savunan ya da buna göz yuman her yapı, her yönetim, her kurum tarihin kara sayfalarında yerini alacaktır.
Bugün Gazze’de olan, yüzyılın sadece en büyük trajedilerinden biri değil; aynı zamanda çağdaş dünyanın en büyük utancıdır.
Çünkü Gazze’deki çocuklar sadece açlıktan ölmüyor; aynı zamanda dünyanın ilgisizliğinden, diplomatik hesaplardan, siyasi korkaklıklardan ölüyor.
Bu bir çağrıdır, bir haykırıştır: Eğer hâlâ insanlık adına konuşacak bir ses, harekete geçecek bir irade kaldıysa, şimdi tam zamanıdır.
Çünkü tepkisizlik artık tarafsızlık değil; katliamın ortağı olmaktır.