YARIN
Bugün günlerden Pazar, telefonuma gelen birkaç aynı mesajla uyandım. 30.11.2025 tarihli olsa da anlaşılan birilerinin dikkatini çekip paylaşılmış, derken bana kadar ulaştı. Linkini paylaşıyorum; KADIN ŞOFÖR İSTİHDAMINA DESTEK - Haberler - T.C. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı
Benim alemimde bu hikaye 1838 Balta Limanı anlaşması ile başlamıştır. O günden beri hedef Türk-Sünni varlığını yok etmektir. Bunun fiziken olması mümkün olmadığı için olsa gerek, vücud kalsa da ruhunu sökmeye hedeflenen bir saldırı şimdiye kadar değişik volümlerde devam etti ediyor. Bu anlamda her yönden saldırı var; nüfus sayısına doğum kontrolü ile, eğitime Fulbright modeli ile, tarıma Cargill-Bayer ile, hukuka karma modellerle, şehirciliğe metropol kentleşmesi ile, dine her türlü hurafelikler ve bid’alar ile, iktisada liberal ekonomi ile, aileye kadın-erkek-çocuk modellerini tahrip ile, topluma ırkçılık ile, gençliğe hevesatı kışkırtma ile iç düzen çökertilmeye çalışılıyor. Edilgen bir cümle kullandım ve özneye kimseyi koymadım, çünkü ucu dışarda olsa da içte bilerek veya bilmeyerek alet olan hadsiz sayıda insan var. Bunların arasında bir de KADIN başlığı var, ki üzerinde en çok tepinilen, iğdiş edilen, hunharca tazyik edilen alanlardan biri; Türk-Sünni Anadolu kadınının her şeyine dokundular, hiçbir hal ve vaziyetini beğenmediler, binler yıllık tüm birikim-gelenek-an’ane namına ne varsa tahrip etmek temel bir amaç olarak üzerine gidildi; Annelik hali, kadınlık hali, kız çocukluğu, elbisesi, tarlada çalışması, evdeki varlığı, toplumdaki temsiliyeti, yaşlı hali, ölümündeki yapılanları velhasıl her bir hali beğenilmedi. Her şeyi değiştirildi, değiştirilenler de değiştirildi, değiştirdiklerini de beğenmeyip değiştirdiler ve kadını öyle bir hale getirdiler ki tanımsızlığa mahkum ettiler.
Kapitalizm insanın beden ve aklına muhtaçtır. Cinsiyet ayırt etmeksizin, her insanı kullanmak ister, her zaman ve her koşulda. Kapitalizmin doymak bilmeyen hırsları uğruna insanın ömrü gitmiş, kadın helak olmuş, çocuk mahrum kalmış bunların hiçbir kıymeti yoktur. Tek kriter ne kadar üretken olduğudur, ne kadar kazandırdığıdır. Kadın da bundan hissedardır; öğretmen, doktor, amele, şoför, ırgat, işçi, temizlikçi, polis, jandarma, asker… herşey. Binler yıllık varlığımızda kadının “özel” bir yeri vardı. Kapitalizm ile artık hiçbir “özel” durumu kalmadı.
Türk-Sünni varlığının korunması, değerlerinin muhafazası, idamesi çok katmanlı ve çok boyutlu bir meseledir. Bu mevzuyu kendine dert edinen sivil kanat ile devlet politikaları arasında büyük bir uçurum var, büyük bir zıddiyet var. Özellikle “KADIN” meselesinde derin bir ayrılık var. Gün geçtikçe de bu ayrılık daha da derinleşmektedir.
Türk milletinin yakın dönem için iç alanda karşılaşması muhtemel krizler mevzubahis. Nüfus şimdilik ivmesi kaybetse de artmaya devam ediyor, ibre azalmaya geçmesi halinde üzeri örtülü birçok mesele yıkıcı etkilerle karşımıza çıkacak; suç oranlarında ivmelenme, yalnızlık, tükenmişlik sendromları, bohemlik ve emniyetin tesisinde yaşanabilecek olası problemler, dış göç. Kadını bu kadar iğdiş etmenin, binler yıllık tecrübe ve geleneklerin neticesinde ortaya çıkan mevkisi ile oynamanın getirdiği ve getireceği vahim neticeler engellenemiyorsa bile en azından buna hazırlıklı olmak lazım. “Kadın” kavramının -bozulması- önce çocuğu akabinde erkeği bozar, bozdu da zaten.
İki yüz yıldır bu memleket dış etkilerden sadece sınır hattında ve askeri anlamda değil, sosyal ve kültürel olarak savunmasız bir şekilde etki altındadır. İletişimin artması ve ulaşılabilirlik sayesinde; milli bir koruma kalkanı olmadığı, toplumsal gelenek oto kontrolü de batılılaşma ile işlevselliğini kaybettiğinden sebep trendlere kapılmış rotasız bir gemi konumundayız.