Doğalgazda Kışa Hazırlık

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Enerji güvenliği, artık yalnızca teknik bir alanın uzmanlarını ilgilendiren bir konu değil. Dünyanın jeopolitik fay hatları bu kadar hareketliyken, her ülkenin elindeki enerji enstrümanlarını ne kadar güçlendirdiği doğrudan vatandaşın günlük yaşamına, faturalarına ve ülkenin stratejik ağırlığına yansıyor. Türkiye de son yıllarda özellikle doğal gazda arz güvenliği alanında sessiz ama kararlı bir strateji yürütüyor.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar’ın açıkladığı son veriler, bu stratejinin artık olgunlaştığının en net göstergesi. Bakan Bayraktar, “Yer altı doğal gaz depolama tesislerimiz yüzde 100 doluluğa ulaştı” diyerek Türkiye’nin kışa hazır olduğunun altını çizdi. Bu cümle sadece teknik bir bilgiden ibaret değil; enerji piyasalarında yaşanan oynaklık düşünüldüğünde, hem maliyet hem kesintisiz arz açısından Türkiye için önemli bir güvence anlamına geliyor.

Silivri ve Tuz Gölü… Son yıllarda bu iki tesisin adı sık sık duyuluyor. Çünkü Türkiye’nin kış aylarında günlük arz-talep dengesini koruyan en kritik iki merkezinden bahsediyoruz. Silivri tesisi 4,6 milyar metreküplük dev kapasitesiyle yıllardır sistemin bel kemiği. Tuz Gölü’nün altındaki doğal tuz mağaraları ise yalnızca Türkiye’de değil, dünyada sayılı örneklerden biri. Bugün itibarıyla bu tesisin kapasitesi 1,7 milyar metreküpe ulaştı. Yani bir başka ifadeyle, ülkenin yarınını garanti altına alan görünmez bir enerji sigortası işliyor.

Bakan Bayraktar’ın şu sözleri ise uzun vadeli vizyonun çerçevesini netleştiriyor:
“Böylece Silivri ve Tuz Gölü olmak üzere toplam kapasitemizi 6,3 milyar metreküpe çıkarmış olduk. Yatırımlarımız bundan sonra da artarak devam edecek. 2028'de tükettiğimiz doğal gazın en az yüzde 20'sini yer altı depolarımızdan karşılayacağız.”

Bu hedef, Türkiye'nin enerji ithalat bağımlılığını azaltma politikasının bir parçası. Çünkü küresel piyasalarda fiyatın dalgalandığı, arzın kimi zaman kesildiği, kimi zaman siyasi baskı unsuru hâline geldiği dönemlerde güçlü bir depolama altyapısına sahip olmak, sanayiden konuta kadar tüm kesimler için koruyucu bir kalkan görevi görüyor.

Elbette depolama kapasitesini artırmak tek başına yeterli değil; LNG anlaşmalarıyla portföyün çeşitlendirilmesi, boru hattı güzergâhlarının genişletilmesi ve yerli üretim için yapılan arama çalışmaları bu stratejiyi tamamlayan diğer ayaklar. Ancak şurası çok açık: Türkiye, uzun yıllar boyunca konuşulan ama hep ötelendiği için stratejik bir zafiyet yaratan depolama meselesinde son 10 yılda önemli bir sıçrama yaptı.

Bugün depoların yüzde 100 dolu olması sadece teknik bir başarı değil; aynı zamanda kış aylarında “doğalgaz yeter mi?” endişesinin sessizce ortadan kalkması demek. Enerji politikasında istikrar, ancak böyle adım adım büyüyen altyapılarla sağlanır.

Bu yüzden bugün atılan bu adımlar, yarının daha güvenli, daha öngörülebilir ve daha güçlü bir Türkiye’sine yapılan yatırımlar olarak okunmalı.

Kışa hazırız…
Ama daha önemlisi, geleceği kurgulayan bir enerji altyapısına hızla yaklaşıyoruz.