İnönü Amerikalı generali Türk Dil Kurumu’na üye yapmıştı

1945 yılı basınından bir gazete haberi okuyalım önce:
“ABD generali Türk Dili 5. Kurultayına aza seçildi.”
“Aza” kelimesini genç nesil bilmeyebilir ama hemen “üye” manasına geldiğini belirtelim ki meseleyi pürüzsüz anlasınlar.
Haber günlük gazetelerin ilk sayfasında boy gösterince Üstad Necip Fazıl Kısakürek kalemi eline almış ve kendisinin davet edilmeyip de elin Amerikalı generalinin hem davet edilip hem de üye yapıldığı Türk Dil Kurumu’nun kurultayına sıcak bıçağını saplayıvermiş.
Aynen şöyle yazmış:
“DİL KURULTAYI.
Ankara’da beşinci Dil Kurultayı… Hemen bütün İstanbul, nice nice muharririmtırak muallimleri (yazarımsı öğretmenleri) ve muallimtrak (öğretmenimsi) okur yazarlariyle oraya davetli… Hamdolsun davetten yalnız biz müstesnayız. En alâkalı olduğumuz bu dâvayı, Kurultayın, önümüzdeki hafta içinde konuşacakları ve yapacakları işler neticesinde belirtmek üzere, şimdilik ilk teşebbüs olarak Kurultaya bir Amerikan generalinin fahrî aza tayin olunuşundaki (Evreka!) buluşuna hayran olduğumuzu kaydedelim. Bu işin müdafaasını, Filipinler kahramanı bile beceremez! İzah edeceğiz!”
Kaynak: Büyük Doğu, Sayı: 5, 30 Kasım 1945, s. 9. (Yazı ufak tefek farklarla şurada yeniden yayınlanmıştır: Necip Fazıl Kısakürek, Hâdiselerin Muhasebesi, 1, 4. basım, Büyük Doğu Yayınları, İstanbul, 2016, s. 57.)

Akşam, 27 Kasım 1945.
CHP'nin günah galerisine asılmış bulunan bu sayfayı kapatmayalım hemen. Üzerinde duralım ki vahametin boyutu hakkıyla anlaşılabilsin.
Üstadın yazdığı Türk Dil Kurumu'nun fahrî üyeleri arasında Türkçe bile bilmeyen Amerikalı bir generalin bulunduğunu daha önce duydunuz mu bilmiyorum ama o günlerin basınını tarayanlar bu ve benzeri haberlere pek çok rastlayacaktır.
Kimdi Necip Fazıl’ın sözünü ettiği bu Amerikalı general peki?
Adıyla sanıyla Amerika Birleşik Devletleri Genelkurmay Başkanı General Douglas MacArthur.
Kendisi Genelkurmay Başkanı iken 1932 yılındaki Türkiye’yi ziyareti sırasında Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal’in daveti üzerine Birinci Türk Dil Kurultayı’ndaki müzakereleri da takip etmişti. Nasıl takip etti? Dinlediklerini anladı mı? Konuşmaları kendisine bir çeviren oldu mu? Yoksa film izler gibi mi seyretti? Bunları bilmiyoruz. Basın da işin burasında değil zaten. Onun kurultaya katılmış olmasını daha çok önemsemişler.
Bu arada sonradan uydurulan ve Gazi’ye İkinci Dünya Savaşı’nın çıkacağıyla ilgili kehanetleri izafe eden hatıraları tamamen uydurmadır ve Kemalizmin yüz karalarından biridir.
General MacArthur İkinci Dünya Savaşı’nda Uzakdoğu Birleşik Ordular Başkomutanıydı. “Filipinler kahramanı” olarak şöhret yapan, Japonya’yı teslim alan ve bilahare vuku bulan Kore Savaşı sırasında 38. Paraleli emir almadan geçen ve Birleşmiş Milletler veya ABD Hükümetinden yetki almadan Kuzey Kore'ye giren komutandır.
Haberden anlaşılan o ki, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin eğitimi, tarımı, ekonomisi ve askeriyesi kadar Türk dilinin de kapıları Amerikan işgaline yavaş yavaş açılmaktadır.
Ve Türk Dil Kurumu’na Türkçe bilmeyen bir Amerikalı askeri fahri üye yapan bu CHP bize anti-Amerikancılık taslamaktadır.
Sormak lazım:
Hangi yüzle?
“GENERAL MACARTHUR’ÜN ATATÜRK İLE İLGİLİ MEKTUBU
1932 Eylülünde İstanbul’da, Dolmabahçe sarayında toplanan Birinci Türk Dil Kurultayı’na Atatürk’ün konuğu olarak katılmış bulunan ve İkinci Dünya Savaşında Uzakdoğu Birleşik Ordular Komutanlığında bulunmuş olan Amerikan generali MacArthur (doğ. 1880), 26 Kasım 1945 de Ankara’da toplanan Beşinci Türk Dil Kurultayı’nın birinci oturumunda, oy birliğiyle onur üyeliğine seçilmiş ve bu olay 17 Mayıs 1946 tarihli bir mektupla kendisine bildirilmişti. Generalin 1946 Haziranında Tokyo’dan gönderdiği karşılığı çevirisini sunuyoruz.
BİRLEŞİK ORDULAR BAŞKOMUTANLIĞI
GENEL KARARGÂHI
Başkomutanlık Bürosu
29 Haziran 1946
Türk Dil Kurumu’nun bana bağışladığı seçkin onuru derin bir duygulanma ile karşıladım. Kurumun sicil kütüğüne onur üyesi olarak geçirilmemi büyük bir övünçle kabul ediyorum. Türkiye’yi ziyaretim ve ölümsüz şefiniz Atatürk’le aramızdaki içten dostluk, geçmişle ilgili en mutlu anılarım arasındadır. Şu geçen birkaç yılın sıkıntılı günlerinde dünya sorunlarının çözümü işine kendi büyük yeteneklerini katabilmesi için, Onu hâlâ hayatta görmek isteğini çok kez duymuşumdur.
En içten saygı duygularımla
Douglas MacArthur
Gerçi Türk Dil Kurumu’nun fahri üyelikle ilgili mektubunun metnini bulamadım ama bu cevap kâfidir kanıt olarak.
Sözde Türkçenin geliştirilmesi ve özüne döndürülmesi için kurulmuş bir dernek olan Türk Dil Kurumu kalkıp da Amerikalı, üstelik asker olan bir Amerikalıyı fahri üye olarak kabul ediyorsa burada dil dışında bir bağlantı aramak gerekir ki, o bağlantının tam da 1945 yılında Türkiye’nin Amerikan mandası altına sokulması girişiminde bulunabileceğini düşünüyorum.
İkinci Dünya Savaşı’nı müteakip eğitim hayatımız olsun, ekonomi, tarım ve askeriye gibi diğer sektörler olsun tam manasıyla Amerikan denetimine açılmış, Max Weston Thornburg başkanlığında ülkemizi ziyaret eden bir Amerikan heyeti devletin kozmik odasına kadar girmiş hatta girmeleri için gereken bütün kolaylıklar –“tam bir işbirliği” halinde- gösterilmiştir ki, Thornburg ülkesine dönüşte yazdığı Türkiye Nasıl Yükselir adlı kitabın başında bu kolaylıklara şöyle teşekkür etmiştir:
“Bu incelemenin yapılışı esnasında grubumuzun istifadesine arzedilen münasip yardımı anlatmak hemen hemen imkân dışındadır. Faaliyetimiz esnasında hükümet memurlarının tam bir işbirliği olmasaydı Türk ekonomisini realist bir tahliline teşebbüs etmenin bile imkânsız bir şey olacağına işaret etmek belki de kâfidir.” (Çeviren: Semih Yazıcıoğlu, İstanbul, tarihsiz, s. 15.)
Anlaşılan o ki, Türkiye’nin Amerika ile “tam bir işbirliği” yaptığı dönemde işbirlikçilik kervanına Türk Dil Kurumu da katılmış ve dilimizin kozmik odası olan kuruma o sırada Japonya’da işi başından aşkın olan General MacArthur’u fahri aza (onur üyesi) seçmeyi ve yaptığı seçimi de Tokyo’ya bildirmeyi bir görev bilmişti.
Geçen yıl kaybettiğimiz rahmetli ağabeyim D. Mehmet Doğan 1932 yılındaki ilk Türk Dil Kurultayı’nı “Osmanlı Devleti’nin tasfiyesinin devamı” ve özetle “dilimizin Lozan’ı” olarak değerlendirmişti. Bu çerçevede 1945 yılında beşincisi düzenlenen Türk Dil Kurultayı’na da “teslim olma töreni” desek yeridir.
İsmet İnönü İslam Birliği hakkında ne demişti?
“Suudi Arabistan Kralı Faysal, 30 Ağustos 1966 tarihinde Türkiye Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay ile Ankara’da gerçekleştirdiği görüşmede “Türk ve İslam dünyasında komünizme karşı ortak mücadelenin zarurî olduğunu ileri sürerek şunları söyledi:
- “Kim Allah’a inanıyorsa, kâfirlere ve komünistlere karşı birlikte mücadele etmelidir”.
Ancak Sunay, dinî birliğe dayalı bir ittifakın oluşturulmasının birçok zorlukları da beraberinde getireceğinden çekiniyordu.
12 Eylülde (1966) Suudi Arabistan’ın Ankara Büyükelçisi (ana muhalefet partisi CHP genel başkanı) İsmet İnönü ile görüştüğünde İslam Birliği konusunu ileri sürüp yardım istediği zaman İnönü şu cevabı verdi:
- “Şayet yarın birkaç Hristiyan devleti birleşip bir pakt oluşturursa sonucu ne olabilir dersiniz? Biz insanlığı 20. yüzyılın ikinci yarısında Haçlı Seferleri dönemine mi götürelim?”
Musa Qasımlı, Türkiye-Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği İlişkileri 1960-1980, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 2013, s. 236.