Louvre Müzesi

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Bu hafta biraz daha farklı bir gündemi ele almak istiyorum. Geçtiğimiz günlerde dijital platformlardaki o ünlü soygun dizilerinin senaryolarına taş çıkartacak bir olay yaşandı. Avrupa'nın merkezinde, Fransa’nın başkenti Paris’te belki de tarihe geçebilecek bir soygun planlandı. Uluslararası gündemin bu kadar yoğun olduğu günlerde Louvre Müzesi için planlanan bu soygun, görülenden daha büyük bir zayiat verdi. İşin maddi boyutu için “ölçülemez” diyorlar. Bundan emin olmasam da emin olduğum tek şey, asıl manevi boyutunun ölçülemeyeceği.
Pazar sabahı 9.30’da müzenin yakınında bulunan inşaat alanından sepetli bir vinç müzenin önüne park edildi. Müzenin 2. katına yükseltilen vinçten 4 kişi pencereleri kırarak içeri giriş yaptılar. İçeride taşlama aleti ve bir takım elektrikli aletler kullandıkları biliniyor.
Peki, içeriden ne alındı? 19. yüzyılda III. Napolyon’un eşi İmparatoriçe Eugénie’nin taktığı taç, Bonapart’ın eşi Marie Louise’ye hediye ettiği zümrüt ve elmas kolyeyle beraber sekiz mücevherin çalındığı biliniyor.
Polis, suçluların diğer çetelerle iş birliği içerisinde olup olmadığını araştırıyor.
Tabii bu olay herkesin gündeminde. Çoğu insan, Louvre Müzesi’ne bu kadar kolay bir şekilde hırsızların girişine tepki gösteriyor. Yılda 8 milyon civarı ziyaretçi ağırlanan Louvre Müzesi’nde bu güvenlik zafiyeti içler acısı...
Bu ilk değil aslında. Bundan bir asır önce de İtalyan asıllı Vincenzo Peruggia, Mona Lisa tablosunun İtalya’ya ait olduğunu düşündüğü için eseri çalmıştı. Eser, 2 sene sonra yakalanmış ve müzeye geri getirilmişti. O kadar zaman sonra Louvre Müzesi tekrar bir soygunla karşı karşıya kaldı. Son aylarda özellikle Fransa’da artan bir müze hırsızlığı var.
Bu olay basit bir hırsızlık değil…
Bakın, sadece imparatoriçenin çalınan tacında 1354 elmas ve 56 adet zümrüt var. Soygunun maddi zayiatını az çok düşünebiliriz. Yine de işin önemli tarafını kaçırdığımızı söylemek zorundayım. Çalınan eserlere bakacak olursak, mesele sadece maddi değil. Çalınan bir tarih söz konusu. Hiçbir zaman tarihi para ile satın alamazsınız. Bu eserlerin değerini belirleyen de hepimizin bildiği gibi üstündeki tarih.
Bugün çok basit bir yüzüğü düşünebiliriz. Aynı yüzüğü 1800’lerin Avrupa’sında ünlü bir kişiye ait olduğu düşünün. Arasındaki fark sadece eserin tarihidir. Bir de Louvre Müzesi gibi müzeler bir ülkenin, bir milletin doğrudan geçmişini temsil eder. Eserlerin zarar görmesi, çalınması gibi durumlar tarihe yapılan en büyük zarardır.
Hatta o bildiğimiz büyük seferlerde ünlü komutanlar, ordusunun yanında özel olarak tarihi eser için bir ekip götürür. Eğer sefer beklenildiği gibi sonuçlanırsa ekip, o bölgedeki tarihe değen eserleri alır ve ülkesine götürür. Tabii bu da ne kadar etik? Savaş durumu her ne kadar her şeyi değiştirse de bir ulusun tarihini çalmak, o ulusu yok etmek demektir.
Avrupa’da bulunan bazı eserler özellikle dikkatimi çeker... Köklerinden binlerce kilometre uzaklıkta sergilenirler. Önünde yazıldığına bakacak olursak, her biri hediyedir. Bu yazıyı gördüğümde bir tebessüm oluşur yüzümde.
Fransa’da yaşanan bu durum, bütün dünyaya bazı şeylerin önemini bir kez daha anlattı. Müzeler sandığımız kadar basit bir yer değil. Onları korumak, bir milletin devamlılığını sağlamakla eşdeğerdir.