GİRİŞİMCİ RUHUN TÜRKİYE SERÜVENİ
Türkiye’nin son Elli yıla bakıldığında, girişimcilik hikâyelerinin çoğu, büyükşehirlerde doğmuş, yüksek akademik eğitim almış kişilerden değil; Anadolu’nun çeşitli köşelerinden gelen, sınırlı imkânlarla yola çıkıp kendi emeğiyle ayakta kalmayı başaran insanlardan çıkmıştır. Bu tablo, bize aslında girişimcilik ruhunun yalnızca diplomanın ya da kentli yaşamın bir ürünü olmadığını, daha çok sabır, mücadele ve hayata karşı direnç geliştirme kapasitesinden doğduğunu gösterir.
Ne var ki 2005 li yılların, son yirmi yılında uygulanan ekonomik ve siyasi politikalar, bu girişimci ruhu beslemek yerine çoğu kez törpülemiştir. Kendi emeğiyle ayakta duran pek çok işletme, desteklenmediği gibi değersizleştirilmiş, piyasanın dışına itilmiştir. Bu durum, girişimcilik kültürünün geleceği açısından kritik bir kırılma noktasıdır.
OLUMLU YANLAR
- Anadolu’nun farklı bölgelerinden çıkan girişimciler, azim ve sabrın somut örneklerini vermiştir.
- Yüksek eğitim almamış olsalar bile hayatın içinde kazandıkları pratik bilgi ve deneyimle uzun yıllar şirketlerini ayakta tutabilmişlerdir.
- Bu girişimciler, üretim kültürünü canlı tutarak yerel ekonomilerin gelişimine katkı sağlamışlardır.
- Toplumsal açıdan, “kendi alın teriyle bir şey başarma” fikri, geniş kitlelere ilham vermiştir.
OLUMSUZ YANLAR
- Devlet politikaları, üretimden ve sahadan gelen bu girişimcileri korumak yerine çoğu kez bürokrasiyle ve yüksek maliyetlerle köşeye sıkıştırmıştır.
- Desteklenmesi gereken kesimler, özellikle son 20 yılda piyasanın ağır yükü altında ezilerek birer birer sahneden çekilmiştir.
- Eğitim sistemi, gençlere girişimcilik ve üretim kültürünü aşılamak yerine daha çok ezberci bir yaklaşımı beslemiştir.
- Okul ile gerçek hayat arasındaki uçurum kapanmamış, pratik tecrübeler ders kitaplarının dışında bırakılmıştır.
SONUÇ
Girişimcilik, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda toplumsal bir değerdir. Türkiye’nin yakın tarihi, bu değeri omuzlarında taşıyan insanlar sayesinde zenginleşmiştir. Ancak bugün gelinen noktada girişimci ruh, korunmadığı gibi değersizleştirilmiştir. Oysa güçlü bir gelecek inşa etmek için, diplomanın ötesinde hayatın içinde direnç geliştiren, üreten ve topluma katkı sağlayan bireylerin önünün açılması gerekir.
OKUYUCUYA SORULAR
- Sizce eğitim sistemi, gençlere girişimcilik ruhunu kazandırmak için nasıl yeniden yapılandırılmalıdır?
- Devlet politikaları, üretimden gelen girişimcileri desteklemek için hangi alanlara odaklanmalıdır?
- 20 yıl ayakta kalabilmiş şirketlerin ardındaki sabır ve deneyim, müfredatın bir parçası haline getirilebilir mi?
- Toplum olarak, üreten insanı korumak yerine neden değersizleştirmeyi tercih ediyoruz?
- Girişimci ruhun korunması, ülkenin ekonomik bağımsızlığı açısından nasıl bir rol oynar?