RANTIN DİLİ, HALKIN FERYADINI DUYMAZ
Türkiye ekonomisi uzun yıllardır bir çöküş süreci yaşamaktadır. Ancak bu çöküş, yalnızca sayılarla açıklanabilecek bir mesele değildir. Bu, toplumun adalet duygusunu yitirdiği, üreticinin emeğinden utanmaya başladığı, gençlerin geleceğe değil çıkış kapılarına baktığı bir tarihsel yıkımdır.
Bu süreçte, ekonominin başında olanlar; planlama, üretim ve kalkınma odaklı bir model yerine, rant, inşaat, tüketim, borç ve popülizm merkezli bir yapıyı tercih etti. Halk, her gün biraz daha yoksullaşırken; belirli bir grup zenginleşti. Üretmeden kazanan, çalışmadan yükselen, halka rağmen servet biriktiren bir zümre doğdu.
Ve ne acıdır ki bu çarpık ekonomi düzeninde en çok ezilen kesimler; asgari ücretle geçinenler, emekliler, küçük esnaf, gençler ve üretici çiftçiler oldu. Kredi kartları borçla doldu, mutfaklar boşaldı, en temel ihtiyaçlar lüks hale geldi. Ekonomi politikaları, bir avuç sermaye sahibinin çıkarını gözetirken; milyonların alın teri göz ardı edildi.
OLUMLU YÖNLER; İDEAL BİR EKONOMİK MODELDE
• Liyakatli ekonomi yönetimi, krizleri doğru okur ve zamanında müdahale eder.
• Üretim, sanayi, tarım ve ihracat odaklı bir ekonomik yapı kurulabilir.
• Devlet, kamu kaynaklarını halk için kullanır; şeffaflık ve denetim esas olur.
• Enflasyon düşer, gelir dağılımı dengelenir, toplumsal huzur artar.
• Gençler ülkesine güvenir, girişimcilik desteklenir, beyin göçü engellenir.
• Ülke bağımsız bir ekonomiyle dışa bağımlılıktan kurtulur.
• Faiz, kur, enflasyon üçgeni değil; üretim, teknoloji ve ihracat üçgeni konuşulur.
OLUMSUZ YÖNLER; MEVCUT DURUMDAKİ RANT ve KAYIRMACILIK SİSTEMİ
• Ekonomiyi yöneten kadroların çoğu; liyakat değil, siyasi sadakatle seçilmiş durumda.
• Hazine ve Maliye politikaları halkın değil, yandaş şirketlerin çıkarına göre şekilleniyor.
• Rant odaklı ihaleler, mega projeler adı altında kamu kaynakları belirli şirketlere aktarılıyor.
• Üretici desteklenmiyor; ithalata bağımlı, dışa açık ve kırılgan bir yapı oluşuyor.
• TÜİK gibi kurumlar, güvenilirliğini kaybediyor; enflasyon rakamları gerçeği yansıtmıyor.
• Vergi yükü alt sınıfa bindirilirken, zenginlere af ve istisnalar sağlanıyor.
• Asgari ücret, açlık sınırının bile altına geriliyor; emekliler sadaka ile geçinmeye zorlanıyor.
• Faiz-kur-enflasyon arasındaki dengesizlik yüzünden piyasada belirsizlik hâkim.
• Krediye erişim zorlaşıyor, borçlanma yükseliyor, iflaslar artıyor.
• Halk, bankalara, devletine değil; dövize ve altına güven duyar hale geliyor.
BORCA DAYALI BİR MİLLET, GELECEĞİNİ SATARAK YAŞAR
Ekonomik çürüme, sadece yoksullukla açıklanamaz; aynı zamanda ahlaki ve kurumsal bir çöküştür. Bugün yaşananlar, yalnızca başarısız ekonomi politikalarının değil; aynı zamanda sadakatle oluşturulmuş liyakatsiz kadroların ürünüdür. Devlet, ekonomiyi yönetemediği yerde halkı yönetmeye çalışır. Ancak açlığın olduğu yerde, istikrar olmaz.
Ekonomi yalnızca vergi, faiz ve döviz değildir. Ekonomi; çocukların karnının doyması, gençlerin hayal kurabilmesi, üreticinin emeğinin değer bulmasıdır. Eğer bu temel taşlar yerinden oynarsa, toplumsal yapı da çöker.
Devletin asli görevi, güçlü olanı daha zengin yapmak değil; zayıf olanı ezdirmemektir. Bugünkü gidişat, bu temel ilkenin tamamen terk edildiğini göstermektedir.
Artık mesele sadece ekonomi değildir; mesele, bir milletin onurunu, geleceğini ve varlığını nasıl koruyacağı meselesidir.
OKUYUCUYA SORULAR:
1. Sizce bugünkü ekonomik krizin en büyük sebebi nedir: dış faktörler mi, iç yönetim hataları mı?
2. Rant ekonomisi yerine üretim ekonomisine geçmek için hangi ilk adımlar atılmalıdır?
3. TÜİK, Merkez Bankası gibi kurumların güvenilirliği yeniden nasıl sağlanabilir?
4. Ekonomik çöküşün en çok etkilediği sosyal sınıf sizce hangisidir? Neden?
5. “Kamu ihaleleri şeffaf olmalı” ilkesi Türkiye’de sizce neden uygulanamıyor?
6. Sizce liyakatli bir ekonomi yönetimi halkın hayatını kaç yıl içinde gözle görülür şekilde değiştirir?
7. Türkiye’nin gençleri neden başka ülkelere gitmek istiyor? Bunun çözümü nedir?
Devletin ekonomi politikaları halkın refahını değil, yandaşın çıkarını gözetiyorsa bu sistem sizce nasıl sona erer?