Yeşil Dönüşüm Geleceğe Borcumuz
Yaşadığımız gezegeni her geçen gün büyük bir felakete doğru sürüklüyoruz. Yanlış tarım yöntemleri toprağın verimliliğini azaltıyor, milyonlarca araç ve fabrika atmosfere saldığı gazlarla havayı kirletiyor. Bugün yaşanan çevresel yıkımı düşündüğümüzde, dünyaya verdiğimiz zararın boyutlarını açıkça görebiliyoruz. Bu zarar, yalnızca doğayı değil; bizleri, hayat tarzımızı ve geleceğimizi tehdit ediyor. Artık dünya, yaşanabilir bir gezegen olmaktan uzaklaşıyor ve kendini bir sona hazırlıyor.
Bir yanda kuruyan nehirler, öte yanda yanan ormanlar… Kuraklık, seller, hava koşullarının dengesizleşmesi doğanın bize verdiği açık uyarılardan sadece birkaçı. Mevsimlerin belirsizleşmesi ve her geçen yıl tarımsal verimin azalması, geleceğe dair planlarımızda önceliklerimizi gözden geçirmemiz gerektiğini hatırlatıyor. Bu kriz, yalnızca çevrecilerin değil; artık küresel ekonominin, ulusal güvenliğin ve sosyal politikanın da gündeminde. İnsanlık olarak tüketim alışkanlıklarımızı yeniden yazmak ve yeni bir yaşam kültürü inşa etmek zorundayız. Bu kültürün temel taşı ise hiç kuşkusuz yeşil dönüşüm olmalı.
Yeşil dönüşüm yalnızca çevre dostu politikaları değil; ekonomik ve toplumsal anlamda da kapsamlı bir değişimi ifade eder. Zamanı geri alamayacağımıza göre, geleceği şekillendirmek için elimizdeki en güçlü araç budur. Bu dönüşüm; üretimden tüketime, enerjiden tarıma kadar her alanda doğaya verilen zararı en aza indirmeyi hedefler. Ancak bu sürecin en kritik özelliği sürdürülebilirliğidir.
Peki Ne Yapabiliriz?
Yenilenebilir enerji kaynaklarına —rüzgâr, güneş, hidroelektrik gibi— hayatımızda daha fazla yer açmalıyız. Sanayi tesislerinde daha az enerjiyle üretim sağlayan teknolojileri teşvik etmeli, tarımda sürdürülebilir uygulamaları yaygınlaştırmalıyız. Bireyler olarak da enerji tasarrufuna odaklanmalı, ulaşımda çevreci seçenekleri tercih etmeliyiz: Toplu taşıma, bisiklet kullanımı, kısa mesafelerde yürümek gibi küçük değişiklikler bile büyük etkiler yaratabilir.
Yeşil dönüşümün kalıcı olabilmesi için çocuklarımıza ve gençlerimize bu bilinci kazandırmak hayati önemde. Bu amaçla okullarda çevre odaklı etkinlikler, projeler ve atölyeler düzenlenmeli. Geleceğin mimarı olacak nesilleri bu bilinçle yetiştirmek, uzun vadeli başarının garantisidir.
Geçtiğimiz hafta Fenerbahçe Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Kulübü’nün düzenlediği Fener-Up Yeşil Dönüşüm Zirvesi’ne konuk oldum. Yeşil dönüşümün hayatımızdaki yeri ve gençlerin bu süreçteki sorumlulukları üzerine değerli bir sohbet gerçekleştirdik. Öğrencilerin konuya gösterdiği ilgi ve farkındalık, geleceğe dair umutlarımızı güçlendiriyor. Bu tür etkinliklerin diğer üniversitelere de yayılması, gençliğin bu alandaki öncü rolünü pekiştirecektir.
Zorlu Bir Süreç
Yeşil dönüşüm, sanıldığından daha uzun ve zorlu bir süreçtir. Kısa vadede şirketler için ekonomik kazanç yaratmasa da uzun vadede sürdürülebilirlik açısından büyük fırsatlar sunar. Elbette toplumun her kesimi bu dönüşümden eşit şekilde etkilenmeyecek; yenilenebilir enerjiye erişim, teknolojik altyapıya sahip olma gibi alanlarda dengesizlikler yaşanabilir. Bu nedenle yeşil dönüşüm yalnızca çevresel değil, aynı zamanda sosyal ve ekonomik bir meseledir.
Ancak bu dönüşümün ertelenemeyecek kadar zorunlu olduğunu da kabul etmeliyiz. İklim krizinin etkileri büyürken, zaman daralıyor. Bugün atılmayan her adım, yarının daha ağır bedellerine dönüşecek.
Türkiye’de Yeşil Dönüşüm
Türkiye, 2021 yılında Paris İklim Anlaşması’nı onaylayarak bu küresel mücadeleye resmen katıldı. 2053 yılına kadar net sıfır emisyon hedefi belirlendi. Son yıllarda güneş ve rüzgâr enerjisi yatırımlarında ciddi artış yaşandı. TOGG gibi yenilikçi projeler, bu dönüşümün sembolü haline geldi. 2023 yılı itibarıyla elektriğin %45’i yenilenebilir kaynaklardan sağlandı.
Tüm bu gelişmeler, yeşil dönüşümün artık bir tercih değil; yaşamsal bir zorunluluk olduğunu gösteriyor. Ancak bu süreç yalnızca teknik çözümlerle değil; vicdan, sorumluluk ve gelecek nesillere karşı borç bilinciyle yürütülmeli. Bugün doğru adımları atarsak, yarın sadece hayatta kalmakla kalmayacak; daha adil, temiz ve sürdürülebilir bir yaşamı da birlikte kurabileceğiz.