Köy Enstitülerini kuran Tonguç’un oğlu Enstitüleri CHP kapattı demiş

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

“Bir sabah evden telefonla babamı aradılar. Arayan kimdi bilmiyorum. Acele çıkıp gitti. Daha sonra bize kendisine Arıkan’ın ölümünü bildirdiklerini, ona gittiğini, Arıkan’ın yatağında cansız yattığını gördüğünü, yatağın yanındaki masada bazı ilaç kutuları ve bir kâğıt üzerine çizilmiş bir mezar resmi bulunduğunu anlatacaktı.”

Köy Enstitüleri’nin kurucusu İsmail Hakkı Tonguç’un oğlu Engin Tonguç bir intihar olayını anlatıyor. Kimin intiharını? Köy Enstitüleri’nin temelini atan Milli Eğitim Bakanı Saffet Arıkan’ın. 

Yıllardan 1947, aylardan Kasım. Atatürk devrinin bir bakanının intiharını haber vermek suç olduğundan (intihar haberi vermek yasaktı çünkü) Cumhuriyet gazetesi olayı “Saffet Arıkan Ankara’da kalp sektesinden vefat etti” diye sade suya tirit bir dille verecekti.

Köy Enstitüleri kapatılıyor, enstitülerin başına atanan Tonguç baba bir ortaokula resim öğretmeni olarak atanıyor, Hasan Ali Yücel bakanlıktan alınıyor ve enstitülerin temelini atan ilk bakan intihar ediyordu.

Sahi neler oluyordu 1947 Türkiye’sinde? 

Aşağıda okuyacağınız itirafname yıllardır atılan bir iftiranın en kesin bir ağızdan, yalanlanlanması. Bizzat Köy Enstitülerini kuran ve yürüten İsmail Hakkı Tonguç’un oğlu Engin Tonguç on yıllardır söylenmekte olan bir yalanı çürütmektedir. 

CHP’nin tek başına iktidar olduğu devirde bağajında biriktirdiği Dersim, Türkçe ezan, basını susturma gibi kirli yükten kurtulmak için sık sık kendini aklama çabasına girmesini anlıyoruz. CHP yöneticileri bunu, kendilerinin açıp kendilerinin kapattığı Köy Enstitüleri sözkonusu olduğunda da sık sık yapmaktadır. Nitekim 1970 Ocak’ında basına yansıyan bir mektupta enstitülerin CHP zamanında kapatıldığı suçlamasına karşılık o tarihte yaşı 80’i aşmış bulunan İsmet İnönü “Köy Enstitülerine yazık oldu” demiş, eleştiriler üzerine “Köy Enstitüleri 1950 seçimlerinden sonra bizim çabamıza rağmen kanunla kapatılmıştır” diye gerçeği açıkça çarpıtmış, suçu Demokrat Parti’ye atarak işin içinden sıyrılmayı denemişti. 

Aşağıda yayınlayacağımız belge değerindeki açıklamasında bizzat Tonguç’un oğlu Dr. Engin Tonguç bunun açık bir yalan olduğunu, enstitülerin kapatılmasının gerçekte 1946’dan sonra CHP’nin başına gelen “sağ koalisyon”un bir icraatı olduğunu hem zamanın Eğitim Bakanı Reşat Şemsettin Sirer’den, hem de babasının sözlerinden deliller getirerek gayet ortaya koymuş. En çarpıcı sözü ise şu: “1950’de Enstitülerin yalnız adı kalmıştı.” 

“Köy Enstitülerinin yıkılışındaki gerçek” başlıklı aşağıdaki yazı, Doğan Avcıoğlu’nun çıkardığı Devrim gazetesinin 10 Şubat 1970 tarihli nüshasından kısaltılarak alınmıştır.   

 

Gerçekte iktidar 1950’de değil, 1946’da değişti

“Sayın İnönü Köy Enstitüleri ve Yücel ile Tonguç konularında bazı suçlamaların yapıldığı bir mektuba 30.01.1970 günkü gazetelerde yayınlanan bir karşılık verdi. İnönü bu karşılığında Yücel ve Tonguç’un yanlış fikirlerinden ötürü değil, aleyhlerinde devamlı olarak yapılan iftiralardan kendilerini ve Köy Enstitülerini sükûnete getirmek için görevlerinden ayrıldıklarını, yerlerine gelenlerin onların eserlerini aynı azim ve inançla devam etmek kaydı ile getirdiklerini, CHP iktidarı zamanında Köy Enstitülerine dokunulmadığını, bunların 1950’den sonra kapatıldığını ileri sürmekte ve bu açıklaması ile “önemli saydığı bir esaslı yanlışı sağlığında düzeltmeyi vazife saydığını” belirtmektedir.

Haksız ve gerçeğe aykırı suçlama ve görüşlerin yanlışlığını düzeltmek için gecikmiş çabalara girişen sayın İnönü’nün bu açıklamaları ne yazık ki bir yanlışın yerine başka bir yanlışı koymaktan öteye gitmiyor.

Yücel ve Tonguç kendilerini ve enstitüleri iftiralardan korumak ve sükûnete kavuşmak için değil, CHP’nin genel politikasındaki bir yön değişikliğinin gereği olarak görevlerinden ayrılmışlardır. Hemen şunu söyleyelim ki, biz bu yön değişikliğini sayın İnönü’nün kişisel tutumuna bağlayarak, sorunu “önce kurdu, yıktı”, “sözünden döndü” gibi basit yargılara indirgemek istemiyoruz. Nasıl 1936’da Köy Enstitüleri atılımına temel olan çalışmalara girişilmesi için birtakım tarihsel, siyasal koşullar elverişli bir ortam yaratmışlarsa, 1946’da da değişik koşullar bu atılımın baltalanmasına yol açmışlardı. Gerçeği görebilmek için CHP’nin tekdüze olmayan, çeşitli güçlerin ve sınıfların temsilcilerinden oluşmuş karmaşık iç yapısını, CHP iktidarının her zaman bir iç koalisyon niteliği taşıdığını hatırlamak gerekir. 1936’da da CHP iktidarının iç koalisyon ortakları arasında sayıları az ama düşünce ağırlıkları güçlü ve etkili bir grup sesini duyurabiliyordu. Çeşitli inceleyicilerin çeşitli adlar verdikleri, örneğin milliyetçi devrimciler, millî burjuvazinin ilerici kolu, bürokrat aydın tabaka gibi deyimlerle anlatılmaya çalışılan bu grubun desteği iledir ki Atatürk’ün öncülüğünde eğitim atılımlarına girişilmiştir. 1946’da ise aynı iktidar ortakları arasında bu grubun gücü azalmış, sonunda ortaklıktan ayrılmışlardır. Bu gelişmeye yol açan çeşitli siyasal ve toplumsal nedenler vardır. Örnek olarak Dünya Savaşı’nın yarattığı ekonomik koşullar tüccarı, ağayı, eşrafı, kompradoru zengin etmiş, burjuvazi güçlenmiş, CHP içindeki ortaklardan varlıklı sınıf temsilcileri seslerini yükseltebilmişlerdir. İç ve dış siyasal olayların, çok partili rejime geçmeyi gerektiren gelişmelerin de güçlendirdiği bu gruplar, 1946’da CHP içindeki ilerici aydınları iktidardan uzaklaştırmışlardır. Ve partinin sağ kanadı iktidara gelmiştir. Hatta tarihsel açıdan bir 1950-1960 döneminden değil, bir 1946-1960 döneminden söz açmak daha doğru olur. 1946-1950 CHP iktidarları, 1946’dan önceki CHP iktidarına göre 1950’den sonraki DP iktidarlarına çok daha yakındırlar; siyasal alanda bu sonuncularla aynı sınıfsal çıkarların savunuculuğunu yaparlar. 

İşte Yücel ve Tonguç’un iş başından ayrılmalarını gerektiren asıl neden, 1946’da CHP içinde ortaya çıkan iktidar değişikliğidir. Bu iç iktidar değişikliği gözden kaçarsa “aynı parti kurdu, aynı parti yıktı” gibi şekil bakımından doğru ama içerikliği bakımından yetersiz sonuçlara varılabilir. Sayın İnönü’nün 1946-1950 CHP iktidarlarını 1946 öncesi iktidarların bir devamı gibi göstermesi gerçeklere uymamaktadır. Daha önce CHP’nin ilerici kanadının liderliğini yapmış İnönü’nün 1946’da iktidara gelen sağ kanat ile bu tarihten sonra yeni bir anlaşmaya girerek liderliğini sürdürmesi olayı bir politika anlayışı olarak tartışma konusu yapılabilir; hatta kendileri açısından böyle bir davranışı gerekli göstererek bazı nedenler de bulunabilir. Ama bu olay hiçbir zaman CHP iktidarının aynı nitelikle devamlılığı anlamına getirilemez.

 

Sirer, Tonguç’la pazarlığa kalkışıyor

1946’da CHP’nin politikasındaki yön değişikliği ve bunun görevden ayrılmayı nasıl gerektirdiği konusunu bir de Tonguç’un kendisinden dinleyelim (İ. Hakkı Tonguç’un 28.6.1950’de Danıştay’a verdiği savunmasından):

“1946 seçimlerinden sonra kurulan Recep Peker kabinesinde Millî Eğitim Bakanı olan… Reşat Şemsettin Sirer ile işbirliği yapmıyacağımı Başbakanın Mecliste okuduğu beyannamedeki sözlerinden kestirdiğim için vazifemden ayrılmama müsaade etmesini bakandan rica ettim. (… Dedi ki:) Öğretmen olarak bakanlıktan ayrılman uygun görülmedi. Yalnız sana bir noktayı söyleyeyim: Biz meclise tavizat olarak Köy Enstitülerini bir operasyona tabi tutacağız. Buna üzülmeyecek ve ses çıkarmayacaksın” dedi.

1950’de DP kendisine sadece nitelikleri tamamen bozulmuş, amaçlarından saptırılmış bu okulların ismini değiştirmek gibi artık fazla bir önemi de kalmamış bir son darbe olanağı bırakılmıştı. İnönü’nün enstitülere dokunulmadığını öne sürdüğü dönemin CHP’li bakanı Sirer, bakınız yaptıklarını nasıl kıvranarak anlatıyor ve bu gibi yıkma işlemlerinde henüz acemi olan DP’li meslektaşı Tevfik İleri’ye nasıl öğütler veriyor (Reşat Şemsettin Sirer, “Köy Enstitülerine dair”, Ulus, 7.3.1951):

“Köy Enstitülerinin öğretmen okulu haline getirileceği haberinde bir yanlışlık olacak. Çünkü bu enstitüler dört yıldan beri birer öğretmen okulundan başka bir şey değillerdir.

Engin Tonguç’un yazısından bu kadar iktibas yeter. 

Özeti şu: 

Köy Enstitülerini İnönü kapattırmış. İsmi hariç bütün yapı ve kadrosunu değiştirmiş. Cenazeyi kaldırma işini DP’ye bırakmış. Menderes hükümeti sadece tabelasını değiştirmiştir. 

Bizzat Köy Enstitülerini kuran adamın oğlu bunları yazıyor ama malum tayfa aynı yalana devam. Çünkü CHP’nin karakteri hem yapar hem de arkasından ağlar. Tıpkı Sabahattin Ali’yi öldürtüp arkasından senden benden fazla ağlamalarında olduğu gibi.