Trump’ın Yeni Amerika’sı: Düşman Dışarıda Değil, İçerde mi?

YAYINLAMA:

Amerikan siyasetinde son zamanlarda yaşanan gelişmeler, bir isim değişikliğinden çok daha fazlasının olacağına işaret ediyor. Zira tarihi varlığa sahip olan Pentagon’un“Savunma Bakanlığı” kimliğini bırakıp “Savaş Bakanlığı” olarak yeniden adlandırılması, Trump liderliğindeki Washington’un küresel stratejisinin hangi yöne kaydığını anlamak için yeterli.Öyle ki bu tarihi dönüşümün ilk yöneticisi de rastgele bir şekilde seçilmiş değil. Çünkü Cumhuriyetçi kanadın ünlü televizyon yüzlerinden olan ve Irak ve Afganistan’da madalya alan binbaşı Pete Hegseth bu göreve layık görüldü. Bu durumda propagandayı ve yeni medyayı çok iyi bilen, asker kökeni de olan bir ismin böylesi önemli bir makama getirilmesi, yalnızca askeri değil, aynı zamanda siyasal ve kültürel bir mesajı da taşıyor.

Tarihsel Arka Planda Neler Var? 

Bilindiği üzere ABD’nin en önemli kurumlarından olan Pentagon’un temelleri 1947 Ulusal Güvenlik Yasası’yla atıldığında, “Savunma Bakanlığı” adı verilmişti. Aslında bu karar,, Soğuk Savaş’ın gergin ve kaotik ortamında Amerika’nın barışçıl bir görüntü sunma çabasından gelmekteydi. Ancak Kore’den Vietnam’a, Irak’tan Afganistan’a kadar uzanan süreç bize Pentagon’un fiilen bir “savaş karargâhı” olduğunu da aslında tarih boyunca defalarca kez gösterdi.

Bugün Trump’ın barışçıl görüntü sunma çabasına oldukça benzeyen bu tarihsel olay tarihin tekerrür etme ihtimalini düşündürüyor. Çünkü yaşanan bu hızlı dönüşüm, 1947’deki kararın ilerisinde bir de sembolizm barındırıyor. Bu sembolizm ise: Amerika’nın artık saldırganlığı saklama gereği duymadığını, tam tersine kurumsal bir kimlik olarak sahiplendiğini gösteriyor..

İçerdeki Derin Fay Hatları

Donald Trump’ın cumhuriyetçi kanadın misyonuna uygun olacak şekilde Ocak 2025’ten itibaren çok çeşitli değişimler başlattı. Öyle ki yeni Trump yönetimi; trans askerleri ordudan çıkardı, Holokost kitaplarını askeri kütüphanelerden sildi, çeşitlilik programlarını “savaşçı ruhu” etiketiyle tasfiye etti. Şimdi ise resmen açılan “Savaş Bakanlığı”nın ilk ilan edilen düşmanı, dışarıdaki rakipler değil; bizzat Amerikan toplumunun kendi içindeki çeşitlilik olduğunu ilan etmiş oldu.

İşte bu tablo, tarihin yeniden yazılması değil; tarihin kültür savaşı için yeniden pazarlanmasını ortaya koyuyor Ayrıca sıklıkla dile getirdikleri. “Woke” kavramını 1947’deki isim değişikliğine bağlayan Trump ve Hegseth’in söylemleri, tarihsel gerçeklerden çok ideolojik bir kampanyaya dayandığı da ortadadır.

Trump’ın Kulağından Vurulması: Sembol Değer Taşıyan Bir Olay

Hatırlamak lazımdır ki, Trump’ın seçim mitinginde keskin nişancı tarafından suikast girişimine uğrayıp kulağından vurulması, ABD’nin içindeki kutuplaşmanın hangi noktaya geldiğini acı bir şekilde gösterdi. Bu saldırı, sadece bir güvenlik zafiyeti değil; aynı zamanda Amerikan iç siyasetinde “düşmanın artık içeride” olduğunun dramatik bir kanıtı olduğunu ortaya koydu. 

Akabinde Trump bu suikast saldırısından sağ çıkarken, “kurşunla sınanmış bir lider” imajını da kendi lehine kullanmaya başladı. Ve şimdi. Pentagon’un “Savaş Bakanlığı”na dönüşümüyle yan yana düşünüldüğünde, ortaya çıkan tablo şunu düşündürüyor: içeride silahla test edilen bir liderlik, dışarıda intikamdan beslenen yeni bir düzeni mi doğuruyor?

Keza Trump’ın yıllardır “Nobel Barış Ödülü’ne layığım” sözlerini tekrarlamasıyla aynı dönemde Pentagon’un “Savaş Bakanlığı”na dönüştürülmesi, tarihin ironilerinden biri olarak yorumlanıyor. Esas soru ise şu oluyor:. Barış gerçekten “güç yoluyla” mı sağlanır, yoksa bu yaklaşım bizzat barışın doğasını mı ortadan kaldırır? Bugün bu soruyu sormak her zamankinden daha önemli hale geldi. Çünkü Washington’un attığı adımlar, barış adına değil, güç adına yeni savaşların kapısını aralıyor olabilir. 

Sonuç: İçeride ve Dışarıda Hibrit Savaş

6 Eylül 2025 tarihi itibariyle 47.ABD Başkanı Donald Trump’ın kesin talimatıyla değiştirilen Pentagon’un yeni kimliği, Amerika’nın yalnızca Çin, Rusya veya İran gibi rakiplerle değil, kendi toplumsal dokusuyla da savaş halinde olduğunu gösteriyor. Artık mesele caydırıcılık değil; açık bir saldırganlığın kurumsallaştırılması olacak gibi görünüyor. Bu dönüşüm ise hem içeride hem dışarıda hibrit savaş stratejilerinin habercisi olabilir. Ve muhtemelen, 2026 yılında yapılması beklenen ABD Temsilciler Meclisi Seçimlerine kadar çok daha fazlasını göreceğiz gibi gözüküyor.