Siyasetin Tuzakları: Ulusçular ve Milliyetçilerin Ayrılma Stratejisi
Türkiye’nin yakın siyasal tarihinde en dikkat çekici senaryolardan biri, ulusalcı ve milliyetçi kitlelerin bir araya gelmesinden duyulan korkudur. Her seçim döneminde farklı ambalajlarla sunulan aynı tuzak, ekranlarda günlerce tartışılır: Seküler seçmen ile milliyetçi seçmen arasında görünmez bir duvar örülür. Kimi yorumcular, bir tarafın ittifakının sakıncalı olduğunu söylerken, diğer tarafın varlığı değersizleştirilir.
Oysa mesele sadece güncel siyaset değildir. Bu taktik, bir milleti parçalayarak yönetme stratejisinin modern versiyonudur. Dün İmparatorluk topraklarında “etnik, mezhebi ve kültürel ayrımlar” üzerinden yürütülen planlar, bugün medya eliyle “seküler–milliyetçi ayrımı” olarak kurgulanmaktadır. Liberal bir siyaset mühendisliğiyle, toplumun asli unsurları birbirinden uzaklaştırılmakta, ortak değerler bulanıklaştırılmaktadır.
Tarih bize gösteriyor ki, bu topraklarda kahramanlık sadece orduda değil, Anadolu’nun en mütevazı köşelerinde, sıradan insanların yüreğinde yaşamaktadır. Kore’de destan yazan Mehmetçik ile Erzurum’da efsaneleşen Nene Hatun’un ortak ruhu, Türk milletinin en büyük gücüdür. Ama bu gücün birleşmesinden korkanlar, her dönem yeni ayrım tuzaklarıyla sahneye çıkar.
OLUMLU YANLAR
- Toplumun geniş kesimleri, tarih boyunca birlik içinde olduğunda büyük zaferler kazanmıştır.
- Ulusalcı ve milliyetçi damarlar, cumhuriyetin kuruluşunda ve bağımsızlık mücadelesinde yan yana durarak büyük güç üretmiştir.
- Anadolu insanı, siyasi oyunlara rağmen kahramanlığı günlük hayatında taşıyan bir karakter göstermiştir.
- Tarihten gelen bu birlik mirası, bugünün siyasetinde de ortak hareket etme potansiyelini barındırmaktadır.
OLUMSUZ YANLAR
- Liberal siyaset mühendisliği, yalanlar ve algılar üzerine kurulu bir ayrıştırma dili üretmektedir.
- Medyada sürekli pompalanan “ittifak sakıncaları” söylemleri, milletin doğal dayanışmasını engellemektedir.
- Sandalye hesapları ve koltuk hırsı, toplumsal değerlerin önüne geçmekte, halkın umudunu kırmaktadır.
- Milliyetçi ve ulusalcı kesimlerin bir araya gelmesi sürekli engellendiği için, aynı hezimet döngüsü yeniden üretilmektedir.
- Bu yapay ayrımlar, milletin gerçek sorunlarının çözümünü geciktirmekte, mevcut düzenin devamını sağlamaktadır.
SONUÇ
Bir milletin en büyük gücü, ortak değerleri ve birlikte hareket etme iradesidir. Ulusalcı ve milliyetçi kitleler, tarih boyunca yan yana durduklarında bu ülkenin kaderini değiştirmiştir. Bugün ise liberal siyaset oyunları, medyatik manipülasyonlar ve koltuk hesapları bu birlikteliği engellemek için seferber edilmiştir.
Oysa unutulmamalıdır ki, milletin asli gücü ne sandalye hesaplarında ne de ekranlarda kurulan tuzak senaryolarındadır. Gerçek güç, Nene Hatun’un mütevazı kahramanlığında, Kore’de destan yazan Mehmetçik’in fedakârlığında, yani halkın kalbindeki bağımsızlık tutkusundadır. Bu güç birleştiğinde, hiçbir tuzak ve hiçbir oyun milletin kaderini değiştiremez.
OKUYUCUYA SORULAR
- Sizce medyada sürekli pompalanan “ittifak senaryoları”, halkın gerçek ihtiyaçlarını perdelemiyor mu?
- Ulusalcı ve milliyetçi damarların ayrıştırılması, kimin işine yaramaktadır?
- Tarihte birlikte hareket ederek zafer kazanmış bir millet, bugün neden bölünmüş gösterilmektedir?
- Sandalye ve koltuk hesapları, milli değerlerin önüne geçtiğinde, toplum nasıl bir bedel öder?
- Sizce bugünün Türkiye’sinde Nene Hatun’un, Kore’de savaşan Mehmetçik’in ruhu hangi toplumsal güçle yeniden canlandırılabilir?