İSKENDERUN
6 Şubat depremini iliklerine kadar yaşayan bir şirin ilçemizdir İskenderun. Oldukça büyük yıkınlar yaşadı, çok can yitirildi, çok kişi yaralandı. Aylarca süren çadır, konteyner çilesi halen tam anlamı ile bitmedi.
Bu güzel memleketin diğerlerinden bir farkı var; Yarıkkaya..
Yarıkkaya varlığı ile o şehirde yaşayan herkese lisan-ı haliyle bağırarak bazen de sert rüzgarı ile; burası deprem bölgesidir, beni bu hale getiren (bilmeyenler için söyleyeyim, koca dev Amanos dağı ekmeğin bölünmesi gibi bölünmüştür) sizi ne hale getirir… demektedir.
Bu depremden sonra Hatay Valiliği, Hatay Büyükşehir Belediyesi, İskenderun Kaymakamlığı, İskenderun Belediyesi, vakıf, dernek, kanaat önderleri el ele vererek; Oldukça yoğunlaşmış ve bir Akdeniz sahil şehri hüviyetini kaybetmiş, artık betondan asfalttan ibaret kalmış, bitişik yüksek katlı binalarla bunalmış ve depremle harap olmuş bu güzel memleketi asli hüviyetine döndürmüşler;
Zemini sıvılaşmış bu şehre müstakil evlerden oluşan harika bir görünün vermişler…
Adana’dan gelip Belen’e uzanan tarihi yol esas alınarak tüm alan taranmış, yerleşime uygun tüm alanların envanteri çıkarılmış. Şehrin iktisadi yapısı ve gelecek projeksiyonu üzerinde yapılan çalışmalarla uzun ve meşakkatli bir çalışma yapılmış; Esnafın yerleşimi için uygun yerler tespit edilmiş. Anadolu şehirleşmesindeki Cami-çarşı iktisadi yapısı içinde tüm alana dengeli esnaf dağılımı yapılmış. İskenderun Teknik Üniversitesi tekno parkları bu işin merkezine konulmuş. Dünyanın en mümbit ve lezzetli mahsullerin toprakları hem mikro tarıma hem geniş alan tarımına muvafık olarak tün alan dizayn edilmiş. Liman ve Payas bölgesi tamamen sanayi – ticari bölge haline getirilmiş, yerleşim alanları bölgeden uzak yerlere taşınmış.
Tüm bu kurumlar birleşerek İskenderun tektonik yapısını da nazara alarak hep birlikte yeni bir projeye başladılar. Kurumlar ellerindeki tarihsel materyalleri birleştirip İskenderun yapısına uygun 10’a yakın konut tip projeleri hazırlamışlar. Bu şekilde İskenderun yerleşiminde kullanılacak konut projeleri çıkmış oldu. İskenderun’u bilenler bilir, geniş bahçelerin içerisinde bir veya bilemediniz 2 kattan oluşan şirin güzel evleri vardı bir zamanlar. Deprenin etkisiyle daha da farkına varılan sıvılaştırılmış ve kötü zeminden dolayı tarihsel yapısı göz önüne alınarak yine aynı şekilde tek veya en fazla 2 katlı tip projeler yaptırıldı. Bu şekliyle İskenderun gerçek hüviyetine yeniden dönüştürüldü.
İskenderun Belediyesi bünyesindeki inşaat mühendisleri ve mimarlar bu projeler için çalıştırıldı. Arsa tahsisi alan vatandaşlara mimar-mühendis danışmanları atandı. Belediye mimarlarının yetişemediği durunda serbest mühendis-mimarlardan hizmet alındı; Tip projelerin seçimi, zemine uygunluk çalışmaları yapılarak vatandaş -belediye birlikteliği sağlanmış oldu. Bu şekli ile insicam bozulmadan bu büyük hamle kontrol mekanizması ile sonuca ulaştırıldı; Evlerini yaptırmak isteyenler kendi zarafetlerine ve görgülerine uygun bir şekilde tip projelerin temeline dokunmadan ayrıntılarda istedikleri gibi dizayn edebilecekleri mimari esneklik oluşturuldu. Bu tüm Türkiye için örnek gösterilebilecek bir durumdu. Belediye kendi imkanlarını halkın ihtiyaçlarına tamamen sunmuş oluyordu. İskenderun tam anlamıyla Akdeniz’in yapısına uygun şirin-güzel yeşillikler içerisinde bir sahil şehri haline getirilmiş oldu.
Şehre girerken sizleri Palmiye ve Okaliptuslar karşılıyor. Yolların kenarlarını her yerde kırmızılı beyazlı Zakkumlar süslüyor. Yine bilenlerin bildiği İskenderun dünyanın en değerli maydanoz üretin merkeziydi, bu özellik tekrar kazandırılmış oldu ve tarıma elverişli bölgelerin tamamında konut yapımı durduruldu. İskenderun’u saran Amanos dağlarının tepelerine doğru giden tüm mahalleler bu şekliyle değerlendirilmiş oldu.
İskenderun’u İskenderun yapan en önemli yerlerden bir tanesi sahili olduğu göz önüne alınırsa bu sahil de endemik bitkilerin rahatça yaşayabilecekleri bir platforma dönüştürülmüş oldu. Uygunluğu tespit edilen yerlere balıkçı barınakları serpiştirildi ve tüm körfez balıkçılığa açıldı.
Şehre kuş bakışı baktığınızda ağaç ve yeşilliklerden neredeyse hiçbir ev görülmez olmuş oldu. Depremle birlikte felsefi devrim yapılarak, binlerce yıldır insanların sahip olduğu bir akideyi; “ev bir yatırım aracı olmadığı, yuva olduğu ve aidiyetin temelini oluşturduğu hakikatı” adeta aydınlanmış ve uyandırmıştı.
Biz de Süleyman amcanın evine misafir olduk evinin girişinde bizleri yaseminler karşıladı. Süleyman amca bir sedirin üzerindeydi ve üzerinde asma ağaçları olan bir “hayme” vardı. Kapıyı çalar çalmaz “Buyurun.. hemen girin içeri” dedi. Daha üzümler olgunlaşmadı ama arkada incirler oldu. Tün ısrarlarıma rağmen, elinize tutuşturduğu bir kovaya eve götürmemiz için incir toplamamızı söyledi. Dutların mevsimi geçmişti ana yaz sıcağını kıran gölgesi harikaydı. Bahçesinde dünyanın en değerli maydanozundan ekili idi. Bostanından sebze adeta fışkırıyor, toplamaya yetişilmiyor. Manolya ağacının sarhoş edici kokularını tüm mahalle duyar.
Ve sabah olmuş ezan okunuyor ve bu rüya burada bitiyor… Tabi ki böyle bir şey olmadı, İskenderun’a tüm şehirlerimiz gibi kapitalist metropol kentleşmesine hizmet eden insanı ebterleştiren, neslini kurutan, ruhunu ezen devasa barınaklar yapıldı. Devlet çok büyük fedakârlıklar yapıyor, büyük bütçeler harcıyor, bir şeyler vücuda getiriyor. Lakin gemi kuzeye giderken sizin güneye bakmanız geminin yönünü değiştirmiyor. Metropol kentleşmesi bizi bir canlı olarak yaşatırken, insan olarak yok ediyor.