Gazze’de Sessiz Bir Hastalık

YAYINLAMA:

Dünyanın en yoğun nüfusuna sahip Gazze şeridin alanı 365 kilo metre kare. Bu küçük şeritte yaklaşık olarak iki buçuk milyon insan yaşıyordu. 7 Ekim ile birlikte yaşanan soykırım insanlar onlarca kez yer değiştirmek zorunda kalmıştır. Güncel durumda Gazze insanı Gazze alanının %18’nden az bir bölgeye sıkıştırılmış durumdadır. Sonuç olarak, bir kilo metre kare başına kırk bin insan düşmektedir. İki yıldır atılan silahlar neticesinde, su başta olmak üzere, Gazze’de her şey kirlenmiştir. Haber bültenlerinde ne kadar açlık ön plana çıksa da, bu yaşanan kirlenmeden dolayı, Gazze’de birçok hastalık yayılmış durumda. Bu konuda aklınıza her türlü hastalık gelebilir ki; gelmelidir. Ancak, öyle bir hastalık yayılıyor ki, insanı kısa sürede yok edecek türdendir. Hastalığın adı “Guillain-Barré sendromu”, tedavisi mevcut olmayan bir hastalık olmamasına rağmen, Gazze’ye uygulanan tam abluka sebebiyle, sağlık sisteminin de iflas noktasına gelmesi nedeniyle, ilaç Gazze’de bulunmamaktadır.

Guillain-Barré sendromu öncelikle bacak sinirlerini vurarak, bacakları felç edip vücudun üst kısmına yayılmaya devam eder, iç organlara ulaşarak, özellikle kalp ve akciğerin durmasına neden olmaktadır. Hastane kayıtlarına göre, bu hastalığın temel neden, kirli su ve kötü beslenmemenin olduğu ifade edilmektedir. Doktorlar bu durumun karşısında tamamen aciz, zira ilacı vermeden yapabilecekleri hiçbir şey yoktur. 5 Ağustos 2025 itibariyle bu hastalık nedeniyle çoğu çocuk olmak üzere, 95 kişinin hastanelere ulaştığı ve 3 kişinin hayatını kaybettiği kayıtlara geçmiştir.

Hatırlanacağı üzere, geçtiğimiz aylarda, çocuk felci Gazze’de yayıldığı zaman, Siyonistler bu durumun kendi askerlerine yayılıp daha sonra onlardan diğer orduya yayılmasında endişe ettikleri için, çocuk felci için aşının girmesine izin verilmiş ve tüm sağlık ocaklarına dağıtarak çocukların aşı olması sağlanmıştır. Şimdi Guillain-Barré sendromunda neden aynı önlem alınmıyor, acaba Siyonistlere sirayete etmesi uzak mı acaba, yoksa bu durum Avrupa’da ya da diğer batılı ülkelerde olsa, insanların öbek öbek ölmelerine müsaade edilir miydi. İletişim hızının zirve yaptığı bu dönemde, dünyadaki refah seviyeleri bu kadar yükseldiği zamanda bunları yaşamak ne anlama geliyor acaba.

Gazze’ye atılan bombaların Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombanın kaç katına tekabül ediliyor artık hesabını kimse yapmaz oldu, zira bombaların sayısı değil, şehit sayısı ve açlıktan ölen insan sayısı bile bir etki teşkil etmekten çıkmış durumda.

Gazze’de şimdi en yüksek ses açlığın sesidir. Ona rağmen, bilmek gerekiyor ki; oradaki insana her türlü yöntemle kıyım gerçekleşmektedir. Hamile kadın karnındaki bebeği doğuma kadar büyütemez oldu, diyelim ki, doğuma kadar büyütebildi, bu sefer o annenin doğumdan sonra bebeğine besin kaynağını teşkil eden anne sütünü temin edemiyor, yemekten önce suya ulaşamadığı için o anne yeni doğan bebeğini günler içinde kaybedebiliyor. Bunun adı ölüm mühendisliğidir. Düşman dünya dikkatini açlığa çevirip sonra birkaç tırın girmesine izin verdiğini söyleyince, bu durum dünya kamuoyunda geçici bir sükûnet durumu oluşuyor, ama o kadar ciddi tehlikeler bulunuyor ki Gazze’de, hangisine değinsek ve hangisini anlatabilsek. 

Doktorların anlattıklarında göre, ister açlık, ister Guillain-Barré sendromu, ister faklı bir hastalık olsun, insan belirli bir eşiğin altına geçtikten sonra, istediğiniz kadar yemek verin, ya da istediğiniz kadar ilaç verin, o vücudu tekrar hayata bağlamanız sadece bir mucizeden ibaret olduğu ifade edilmektedir. Hal böyle olunca, dünya ne bekliyor, Gazze’de günlük ölen kişi sayısının yüz değil de bin olmasını mı? Çok merak ederek soruyorum, bizim tehlike durumun geçme eşiğimiz nedir? Hepimiz kendi kendimize sorsak, acaba ne olması gerekiyor ki, normal hayatıma dur, bu yaşanırken asla ve asla normal devam edilemez dememize ne kadar var daha. Gazze hastaneleri ilaç ve tedavi imkanlarında yoksul artık, doktorlar da aç, onları ayakta tutacak yardımların acil bir şekilde girmesi için küçük büyük demeden her imkanı seferber etmek mecburiyetindeyiz, zira kendi kendimize hesap veremez oluruz.