Bir çocuğun çığlığı, bir kadının sessiz vedası

YAYINLAMA:

Bir çocuğun çığlığı, bir kadının sessiz vedası… Bu ülkede hâlâ adaletin terazisiyle vicdanın sesi arasında derin uçurumlar var. Son bir yılda yaşanan iki ayrı olay, bu uçurumu daha da görünür kıldı: Biri 8 yaşındaki Narin Güran’ın hunharca öldürülmesi, diğeri genç bir kadın olan Ayşe Tokyaz’ın göz göre göre cinayete kurban gitmesi…

NARİNİMİZ

Narin… Bir ay sonra tam bir yıl geçmiş olacak, hunharca katledilmesinin üzerinden. Yerel mahkeme; anne Yüksel Güran, amca Salim Güran ve ağabey Enes Güran’ın iştirak halinde 8 yaşındaki Narin’i katlettiklerinden dolayı ağırlaştırılmış müebbet cezasına hükmetti. Komşu Nevzat Bahtiyar’a ise delilleri yok etmekten 4 yıl 6 ay hapis cezası verildi. İstinaf mahkemesi de bu kararı onadı.

Evet, minnacık bir can da olsa hukuka göre Narin’in cansız bedeni bir “delil”di… Nevzat Bahtiyar’ın bu cezayı alması hukuka uygun olsa da hiçbir zaman vicdana uygun görülmedi, görülmeyecektir de. Milletin vicdanında bu dava bitmiş olsa da taraflar için Yargıtay süreci devam etmekte. Yeni raporlar, bilirkişiler, hazırladıkları belgelerle Güran ailesinin suçsuz olduğunu ispat etmeye çalışıyor. Her iki taraf da yeni raporlarla mahkeme sürecini tamamlamaya uğraşıyor…

Sosyal medya ise ikiye bölünmüş durumda… Narin’in tarafı ve mahkeme kararına göre Narin’i katleden ailenin tarafı… Hakaretler, küfürler havada uçuşuyor… Ailenin yanında olduğunu iddia edenlerin panellerden insanların bilgilerine ulaşıp arayarak tehdit ettikleri bile söyleniyor. Savaşın bile bir ahlakı vardır, ama bu troll ordusunun zerre ahlakı yok… Oldukça mide bulandırıcı bir taktikle aileyi savunuyorlar. Aile bireyleri ise bu alçak saldırıya karşı sessizliğini koruyor, çoğuyla fotoğraf bile veriyorlar. Onlarla sıkı irtibat hâlinde olmaları, bu durumdan hoşnut olduklarını gösteriyor.

Sosyal medya hesaplarında Narin’in yanında duranlar ise “kendileri gibi insanları bulmuşlar” şeklinde yüzlerce yorum yapıyor. Tabii bu, onların kişisel ve ailesel sorunu; nasıl anılmak istiyorlarsa öyle davranmaya devam ederler. Bana kalsa taktikleri belden aşağı olduğu müddetçe hiçbir zaman toplum vicdanına dokunamayacaklar…


NARİN VE SİYASET

Güran ailesinin avukatları, mahkemenin sosyal medyaya göre karar verdiği algısını oturtma çabasında. Mahkeme kararının sosyal medya kaynaklı olduğunu düşünenler furyasına DEM Parti milletvekilleri de katıldı. Nerede kaos varsa eksik olmadıklarını bildiğimiz vekiller, Güran ailesine karşı yapılan yürüyüşlerde başı çekerken; şimdi Güran ailesini savunma konusunda da adeta halay başı oldular.

“Siyasetçinin fikri seçmene göre hızlı değişir.” derlerdi de inanmazdık, ta ki bu davaya kadar…
 Güran ailesi ilk zamanlar DEM’e oldukça mesafeli, devlete ise daha yakın bir duruş sergiliyordu. Hatta DEM Parti belediyesinin gönderdiği yemeği bile kabul etmeyip köyden kovmuşlardı. Bununla da övünüyorlardı.
 Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere bakanların da Narinimiz için baş sağlığı dilerken aileyi yok saymasından sonra Güran ailesinin ibresi tamamen değişmeye başladı.

Davanın başında baba Arif Güran “Devletime güveniyorum. O derse, başım üstüne” ifadelerini kullanırken; karar istediği gibi çıkmayınca devleti ağır eleştirmeye başladı.
 Devleti karşısına aldıktan sonra DEM durur mu? Durmaz tabii, hemen orada konuşlanıverdi. Başta Milletvekili Sevilay Çelenk olmak üzere Ömer Faruk Gergerlioğlu da bu mevzide yerini aldı. Güran aile bireylerini cezaevinde ziyaret etti ve “gözlerinden” masum olduklarını gördüler. Delil mi? Hak getire… Göz ve söz yeterliydi onlar için…

Bu arada lütfen sözlerim yanlış anlaşılmasın. Devam eden bir yargı süreci var, tabii ki milletvekilleri ziyaretlerde bulunabilir. Ama sadece tek tarafı değil.
 Gergerlioğlu ve Çelenk’e sormak isterim: Nevzat Bahtiyar’ı ziyarete neden gitmediniz?
 Siz gerçek suçlunun peşindeyseniz, Güran ailesinin masum, Bahtiyar’ın katil olduğunu hangi mahkeme kararıyla biliyorsunuz?
 Sadece merak ettiğimden soruyorum… Biliyorsanız, toplumu aydınlatmak sizin göreviniz.

Her zamanki gibi işe gizem katmak için “köye gittim, çok ilginç bilgiler aldım, bildiğiniz gibi değil” şeklindeki cevabınızı da kabul etmeyeceğimizi baştan söyleyelim…
 Hedef ortak olunca birleşmeniz kolay oluyor…

Bu yaşananlar arasında beni en çok üzen şey; o masum Narin’imizi, bu kirli siyasi ve politik emellere alet etmeleri…
 Bir de insanlık sosu eklenince, tüm “vampirler” birden insan hakları savunucusu oluveriyor…

Şükür ki vicdanlı yargıçlarımız, vicdanlı halkımız var…
 Bunlar Narin’imizi çıkarsız, yalansız, sadece vicdanlı ve merhametli oldukları için savunmaya devam ediyorlar.
 Tarafı Narin olanlara Yeni Devir’in bu sayfalarından selam olsun…

AYŞE TOKYAZ’IN ARDINDAN

Geçtiğimiz günlerde, eski polis Cemil Koç tarafından katledilen Ayşe Tokyaz’ın acı haberini aldık. Araştırdıkça farklı şeyler döküldü ardından…
 Cemil adlı bu cani, daha önce de Diyarbakır’da yabancı uyruklu Ece Gül isimli bir kadını 6. kattan aşağı atmış. 2023 yılında yaşanmış bu olay. Yaklaşık 2,5 yıl önce yaşanan bu olayın iddianamesi ise sadece 2 hafta önce yazıldı.

Tuhaf değil mi?
 Adli Tıp Raporu’nda “katil Cemil” deniyor ama iddianame hazırlanmıyor.
 Burada kasıt aramak istemiyorum ama yargının kaplumbağa hızında ilerlemesi Ayşe Tokyaz’ın hayatına mal oldu maalesef…
 Evet yanlış okumadınız, Ayşe’nin hayatına mal oldu…

Ayşe Tokyaz’ın avukatı Begim Osma Yılmaz, Enver Aysever’in YouTube kanalında çarpıcı açıklamalarda bulundu.
 Yılmaz, “Diyarbakır’da 2023 yılında yaşanan kadın cinayetinde iddianamenin bu kadar yavaş hazırlanması şüphe uyandırıcı” dedi.

Avukat hanımla aynı fikirdeyim. Eğer olayın hemen ardından hazırlanan ATK raporu dikkate alınıp iddianame hazırlanmış olsaydı, Cemil Koç adlı cani dışarıda değil, cezaevinde olurdu.
 Cemil, 2023 yılında cezaevine konulsaydı, İstanbul’a gelip Ayşe Tokyaz ile tanışmayacaktı. Ayşe ile tanışmasaydı, Ayşe şu an kara toprak altında değil, Hatay’da ailesinin yanında olacaktı.

Yargının yaptığı ihmal, gencecik bir kızımızın hayatına mal oldu.
 Bu ihmal konusunda Adalet Bakanlığımızın soruşturma başlatacağını düşünüyorum.