İktisadın Mecburi İstikameti
Gaziantep ekonomik olarak Başpınar Organize Sanayi Bölgelerine göbekten bağlıdır. Hatta
ekonomik olarak çeşmenin başı OSB’lerdir, denilse abartılmış olmaz. Özellikle tekstil imalatı ile
temeyyüz etmiş Gaziantep OSB’leri 2022’den beri oldukça sıkıntılı zamanlar geçirmekte.
Organize sanayi bölgesinde uzun zamandır cami halıları imalatıyla uğraşmakta olan Asalet
halıdan Yunus Güler beyefendi ile ofisinde bir süre sohbet etme imkanı bulduk. Soyadı gibi güler yüzlü, kibar, hoş sohbet Yunus bey ile son üç yıl üzerine konuştuk. Kendileri Şam-ı Şerif’teki Emevi Camisinin halılarını kısa bir süre önce teslim edip yerine yerleştirdiler. “Bizim için büyük bir şeref” diyerek haklı bir gurur içindeydiler. Dünyanın muhtelif yerlerindeki çok önemli camilerde kendi halıları var, mesela uzak doğunun en büyük camilerinden Batı Cava/Bandung’da bulunan Al Jabbar Büyük Camisi gibi. İnovatif çözümler üreten, sektör gelişmelerine oldukça ilgili genç yöneticiler tarafından yönetilen örnek bir firma Asalet halı.
Bir süredir Gaziantepli tekstilcilerin Orta Doğu, Kuzey Afrika, Uzak Doğu ve Orta Asya Türk Cumhuriyetlerine tesislerini taşımakta olduğunu öğrendik. Savaşlar, pandemi, deprem derken ülkenin ekonomik dengesi bozulunca enerji fiyatları, ücretler ve genel giderlerdeki beklenen üzeri artışlar rekabet kabiliyetini oldukça zayıflattı. Bu sürece kadar işçilik, enerji ve genel giderlerin üretim maliyetinde %10-15 bandında bir yer işgal ederken, hali hazırdaki tabloda %20-30
bandına yükseldiğini Yunus beyden öğrenmiş olduk. Tabi bu gelişmeler Türk müteşebbisini daha
avantajlı olabileceğini düşündüğü coğrafyalara gitmeye zorluyor. Haliyle ülkemiz de Gaziantep’imiz de pazar kaybına uğramış oluyor. Yunus bey, şimdiye kadar tekstilciler olarak
rekabet ile cebelleşirken şimdi kendimizi pazar sorunu içinde bulduk, diyor. Şu an o ülkelerde
üretilen eşdeğer ürünlerde maliyet farkından kaynaklı pazardaki müşterilerin yönlerini TürkiyeGaziantep’ten başka coğrafyalara kaydığını ifade ettiler. Çaylarımızın sonuna gelmiştik, müsaade isteyip kalktık. Yunus beye misafirperverliği için çok teşekkür ediyoruz.
Gaziantep dev bir halı üretim merkezi, halıyı destekleyen ona yakın sektör var. Çok çalışkan, üretken ve en önemlisi her yönü ile çok tecrübeli bir sanayici profili mevcut. Mevzu ihracat olunca bu ticaretin değişim aracı USD oluyor. Dolar bazında işçilik fiyatları çıplak haliyle 550
USD’ye tekabül ediyor. Halı üreten ülkelerden Mısır’da 140 $, Özbekistan’da 90 $ asgari ücret olunca Türk tekstilcisi rekabet kabiliyeti oldukça zayıflıyor. Son yıllarda dövizin artış hızı ile
ücretlerin artış hızı arasında makas ücretler yönlü olarak açılmış, buna enerji, kiralar, hizmetler
derken uzayıp giden listeyi de katarsanız ortaya sanayiciyi mutsuz eden bir durum çıkmakta.
2000’li yıllarla birlikte tüketim davranışları tüm kesimler için muazzam bir değişime uğradı. Ne
ailenin ekonomik durumu ne muhit ve şehrin mevkii hane halklarının tüketimine etkimez hale
geldi. Öyle bir durum ki, ekonomik yetersizlikler bile talepleri sınırlamaya kafi gelmiyor. Bundan
sonra tarihin geri döndürülemeyeceği gibi, Türk işçisinin fason üretimler için 100-150 $ bandında
çalışana döndürülmesini pek mümkün görmüyorum. Bu tezi destekleyen bir başka etken ise, akademik başarının seviyesi ne olursa olsun tüm okul çağı çocuklarının lise eğitimine devam ediyor olması. Eğitim seviyesi yükseldikçe maddi kazanç beklentisi de o nisbette artar. Bütün bunların muvacehesinde bu coğrafya insanın tarihi duruşu da onun üçüncü dünya ülkesi fason üretim işçisi pozisyonunda kalmasına zaten manidir. Dünyanın en kıymetli coğrafyasında yaşayan bu insanların son 200 yıl içerisinde yaşadığı tarihi ve siyasi meseleler onun hakiki hüviyetini ortaya çıkaramamış, mecburen kendisine biçilen role muvakkaten bürünmüştür. Lakin artık bu beden bu gömleğe sığmaz olmuştur. Yeni bir hikayeyi yazmanın çoktan zamanı gelmişti.
Esirlik bittiği gibi ecirlik te bitecekti, bitiyor. Çalışan bulunamaması insan kıtlığından değil, artık insanların bu ecirliliği kabul etmemesi ve farklı çözümlere meyl etmesinden kaynaklanıyor.
Türk müteşebbis ve sanayicisi de bu hakikatları nazara alarak Türkiye’nin üçüncü sınıf bir ülke olmadığı ve olamayacağı gerçeğinden, fasondan inovatife hızlı bir geçiş yapması icab eder.
Evet Türkiyedeki sanayi profiline göre bu asgari ücret rakiplerine kıyasla yüksek. Evet enerji fiyatları can yakıyor.
Evet genel giderler rekabet şansını çok zorluyor.
Lakin yıllardır bu akibet her platformda sanayicimize ifade edildi.
Lakin Türk işçi ve çalışanının bu pozisyonda çok durmayacağı/duramayacağı belirtildi.
Lakin bu üretim modelinin arizi ve konjonktürel olduğu, daimi olamayacağı malumdu.
En nihaye; Bu coğrafyada en baki şey, en üstün olmak ve kalmaktır.
Bugün devletin üstün gayretleri ile en iyi silah teknolojisine ulaşmaktayken, en iyi ordu tesis edilirken hatta Gaziantepli ustalar en iyi baklava, en iyi kebabı yapıyorken, bu azme sahipken…
Ya sanayi? Sıhhat ve Selametle..