ANNELER GÜNÜ

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Şefkat kahramanları… Nasıl bir iksir ise annelik, şefkatin sırrı ile tüm ruh-u canı ile, hiçbir ölçü ile tartılamayacak kadar sınırsız bir fedakarlıkla evladına kendini vakfeder. 1984 veya 85’te elimi kırmıştım, 8-9 yaşlarındayım. Babam gurbette, annem ve kardeşlerimle o günün şartlarında zorlu bir hayat sürüyoruz. Ne toplu taşıma yaygın ne de Taksiye yetecek imkan var, kırılan elim olmasına rağmen annemin beni kucaklayarak her defasında hastaneye taşıması -ki oldukça uzun bir mesafe, halen aklıma geldikçe; imkansızın şefkat sırrında fedakarlıkla nasıl da gerçekleştiğinin mücessem bir misalidir.  Kim bilir kimlerde daha nice hatıralar vardır.

Ben bir “ev hanımı”nın oğluyum, bugün utanarak söylenen bir sıfat. Karanlık okul saatlerinde başlayan ve gecenin bir vaktinde bîtab düşülen mesaisi ile bir ciheti ile pedegog, mürebbiye, öğretmen, şifacı bir ciheti ile mahir bir aşçı, titiz bir ev idarecisi, temizlik üstadı, ütücülere taş çıkaran bir ütü ustası… adeta çok enstrümanlı bir orkestranın kusursuz uyumunu sağlayan hem şefi hem de her bir estrümanın icracısı bir kahraman. Anadoluda bir tabir; dolu teneke ses çıkarmaz. Bütün bu yükü yüklenme ile beraber “ev hanımları” medyatik  gümbürtülerden uzak kendi fedakarlık dünyalarında meşguliyetlerinin kutsiyetinde hayat sürerler.

Bir süredir devletin birçok müessesesi kadınlar için oldukça güzel işler icra etmekteler. Hemen her dönem yeni birçok kolaylaştırıcı tedbirler medyada oldukça yer almakta. Destekler, hibeler, teşvikler, doğum ve süt izinleri, dul ve yaşlılık maaşları vs. Devletimizin imkanları genişledikçe hükümet, sosyal devlet yönünü daha bariz olarak ortaya koymaktadır. Bütün bunlar gerçekleşirken bir parça gride kalan bir kesimdir “ev hanımları”. Kadının çalışma hayatına katılımı bir tercih olmaktan toplumsal bir baskıya dönüşmemeli, “ev hanımı” katagorisi de hak ettiği toplumsal saygınlığı korumalı. Kadınlarımız ev hanımı olmayı da kendi hür iradeleri ile tercih edebilmeli. Toplumun ruhunu, kapitalizmin saldırısına teslim edip, homoeconomicus diye tabir ettiği katıksız bir meteryalizme kaptırırsak, tüm değer yargılarımızı yitirmeye daha da yaklaşmış olacağız. Zaten konfor hastalığı ile aile kavramı insanlık tarihinin en acınası vetiresi-sürecini yaşamakta. 

Geleneksel aile kavramını, zamanın seylinde ve dünyanın ortak gerçekleri içerisinde, günün şartları - ezeli hakikatların kanuniyetinde devam ettirmenin bir yolunu bulmak hepimizin mecburi vazifesidir. Geriye dönüp sanayi devrimi öncesine dönemeyeceğimize göre, yeni ama selametli bir yol bulmak zorundayız. Evet en büyük organizasyon olan devlet en büyük sorumlu olsa da her bir birey bu yükü yüklenmekten geri duramaz ve durmamalı.

Benim ev hanım mevzusunda en azından şimdilik bir iki beklentim var; 

  • iş kanununda “ev hanımlığı” adı ile bir tanımlamanın yapılması, kanuni tanımlama ile varlığının tescil edilmesi
  • ilgili kurulların belirleyeceği şartlar dahilinde olan ev hanımlarının SGK’ca çalışan olarak kabul edilmeleri ve belirlenecek süreler sonunda emekli kabul edilip emekli maaşına bağlanmaları

Tüm annelerin ve tüm kadınların “Anneler Günü”nü tebrik ediyorum.