Enerjide tam bağımsızlık yolunda dev adım

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Türkiye, enerji alanında tarihî bir eşiği daha geride bıraktı. Karadeniz’in derinliklerinden yükselen umut, Bartın açıklarındaki Göktepe-3 kuyusunda keşfedilen 75 milyar metreküplük doğal gaz rezerviyle bir kez daha ete kemiğe büründü. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar’ın da ifade ettiği gibi, bu sadece bir yer altı kaynağının bulunması değil; bu, bir iradenin, bir stratejinin ve en önemlisi bir milletin yürüyüşünün tescilidir.

Enerji bağımlılığı Türkiye’nin en büyük yapısal sorunlarından biri olagelmiştir. Yıllardır dışa ödediğimiz milyarlarca dolar, ekonominin kırılgan dengesini sarsmış, cari açığın kronikleşmesine sebep olmuştur. Ancak şimdi, 2016’dan bu yana Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinde yürütülen millî enerji stratejisi meyvelerini veriyor.

Unutmayalım, bu başarı birden bire ortaya çıkmadı. “Yapamazlar”, “bulamazlar”, “çıkaramazlar” diyenlere inat; Türkiye kendi gemilerini aldı, kendi mühendislerini yetiştirdi, kendi sondajlarını yaptı. Bugün, Fatih, Yavuz, Kanuni ve Abdülhamid Han gibi sondaj gemileriyle, Oruç Reis ve Barbaros Hayreddin Paşa sismik araştırma gemileriyle Türkiye, yalnızca kendi kaderini değil, bölgesel enerji denklemindeki rolünü de yeniden yazıyor.

Göktepe-3’teki yeni keşif sadece 30 milyar dolarlk ekonomik değer anlamına gelmiyor. Bu aynı zamanda Türkiye’nin konut doğalgaz ihtiyacınn üç buçuk yıl boyunca tek başına karşılanması demek. Yerli kaynakların devreye alınmasıyla birlikte, hane halkına sunulan devlet desteğinin sürdürülebilirliği artacak; ithalat faturasındaki azalma, hazineye soluk aldıracak.

Muhalefetin yıllar boyunca dile getirdiği “hayal satıyorlar” eleştirilerine karşılık, bugün 3 milyon evde Türkiye’nin kendi doğalgazı yanıyor. Gabar’daki 81 bin varillik günlük petrol üretimi, doğalgazla birleştiğinde Türkiye’yi enerji arz güvenliğinde başka bir lige taşıyor. Üstelik bu başarı sadece enerjiyle sınırlı değil; bölgede istihdam, sosyal huzur ve yatırım ortamında da çarpan etkisi oluşturuyor.

Bu kazanımların arkasında bir stratejik vizyon var: “Taşıma suyla değirmen dönmez.” Türkiye artık yalnızca ithalatla enerji ihtiyacını karşılayan bir ülke olmayacak. Libya’da, Somali’de, hatta Pakistan’da enerji arayan bir ülke var artık. Milli teknolojiyle, yerli insan gücüyle ve istikrarlı siyasi iradeyle bu yürüyüş devam edecek.

Önümüzdeki hedef net: 2028’e kadar Sakarya Gaz Sahası’nın 2. ve 3. fazlarının tamamlanmasyla birlikte Türkiye’nin konutlarının çok büyük bir kısmı kendi doğalgazını kullanır hale gelecek. Bu, Türkiye’nin enerji bağımsızlığıdır. Bu, ekonomik bağımsızlığın temelidir.

Kimi zaman ekonomik sıkıntılarla boğuşan, kimi zaman terörle mücadele eden bir Türkiye, bugün derin denizlerden petrol çıkarıyor, dağlardan enerji fışkırtıyor. Bu tabloyu gören herkes şunu fark ediyor: Türkiye artık sadece tüketen değil, üreten bir ülke.

Enerji bir ülkenin sadece ekonomik değil, jeopolitik gücüdür. Türkiye bu gücü kendi halkı için kullanıyor. Yarınlar çok daha parlak. Yeter ki millet iradesine, yerli teknolojiye ve bu toprağın bereketine güvenmeye devam edelim.