Yenidevir Gazetesi/Özel Haber
Ayşenur, Aaron, Hasan, Greta, Rümeysa, Furkan... Dilleri, dinleri, ülkeleri farklıydı. Ama kalpleri aynı yerden atıyordu. O yerin adı: Vicdan.
Kimi üniforma giyiyordu, kimi başörtüsü, kimi okul çantası. Bu çocuklar insanlığa en son hatırlatmayı yaptı: “Bir yerlerde zulüm varsa, insan olmak sessiz kalmamaktır.”
Ayşenur Ezgi Eygi, Batı Şeria’ya gittiğinde ne savaş arıyordu ne şöhret. Filistinli çocukların yanına, gözlerinin içine yürüyordu. Kalbinde sadece dayanışma vardı. Ama İsrail mermisi onu durdurdu. Yıkılmadı ama. Şimdi Ayşenur’un adı, Filistin duvarlarına umut gibi yazılıyor.
ABD’li bir asker olan Aaron Bushnell, “Soykırıma ortak olmayacağım!” diyerek kendini canlı yayında ateşe verdi. O an dünya bir kez daha yüzünü başka yöne çevirdi. Ama Aaron’un çığlığı kulaklarımızda hâlâ yanıyor. Bedenini değil, insanlığın sessizliğini yaktı.
Hasan Saklanan, İsrail askerine karşı ayaktaydı. Greta Thunberg yardım taşıyordu. Rümeysa Öztürk Amerika’da tutuklandı. Furkan Doğan Mavi Marmara’da can verdi. Hepsinin ortak noktası neydi biliyor musunuz? Sessiz kalmadılar.
Biz bu cümleyi kalbimizden yazıyoruz. Kayıp ilanıdır bu. Vicdanın, utanmanın, gözyaşıyla sarmalanmış öfkenin kayıp ilanı. Ve aynı zamanda bir doğum belgesi. Çünkü biz, insanlığın son çocuklarını gördük.
Ayşenur Ezgi Eygi, Batı Şeria’ya giderken bavuluna sadece inancı koydu. Ölümü bilerek yürüdü. Çünkü bazı insanlar ölüme değil, ihanete tahammülsüzdür. Sarılmak için gitti, sırtından vuruldu.
Aaron Bushnell, Amerikan üniforması giyip asker oldu ama vicdanı hiçbir zaman emirlere teslim olmadı. Bir kameranın önünde, canlı yayında, kendini ateşe verdi. Çünkü bu dünya, bir askerin kendini yakmasına rağmen kımıldamıyorsa, artık bir mezarlık bile sayılmaz.
Hasan Saklanan, adının baş harflerini bir duvarın üstüne yazamamış bir gençti. İsrail’in tankına taş atmaya giden bir çocuktan “tehdit” üreten dünya düzenine lanet olsun. O sadece ayağa kalktı. Ve ayağa kalkmak bu çağda ölüm sebebidir.
Greta Thunberg, “iklimci” deyip burun kıvırdığınız o genç kız, dünyanın kalbini sarsmak için Gazze’ye yardım ulaştırmaya çalıştı. Çünkü iklim değil, insanlıktı krizde olan. Ve İsrail onu kaçırdı. Çünkü en çok barıştan korkarlar.
Rümeysa Öztürk, Amerika’nın göbeğinde, sadece Filistin’e destek verdiği için tutuklandı. Çünkü adalet, artık pasaportla ölçülüyor. Çünkü vicdan, vize alamıyor.
Furkan Doğan, 19 yaşındaydı. Mavi Marmara’da bir koltukta oturuyordu. Belki dua ediyordu, belki gülümsüyordu. Bir kurşun değil, on kurşun girdi vücuduna. Çünkü hakikat, delik deşik edilir bu çağda.
Biz bu gençlerin önünde eğilmiyoruz. Çünkü onlar artık eğilmeyen bir dünyanın kendisi oldular.
Onlar, insanlığın son çocukları. Ve bu manifesto, onların haykırışıdır: