Yenidevir Gazetesi Ekonomi Günlerin Bugün Getirdiği

Günlerin Bugün Getirdiği

1 Mayıs’ta ekonomik tabloya bakanın yüreği sıkışıyor. İnsanca yaşanacak bir gelir talebi, sadece ideolojik değil insani bir zorunluluk haline geliyor.

4 Dakika
Okunma Süresi

SELİME SÜMEYYE ABATAY/YENİDEVİR GAZETESİ

"Çocuklarınızın geleceğini görmek istiyorsanız, bir çöp konteynerine eğilin.” Bu söz, Zonguldak’ta bir madencinin ağzından değil; Birleşmiş Milletler’in 2024 yoksulluk raporunun satır aralarından yankılanıyor. Çünkü dünya, son yıllarda sadece çevresel değil; sosyal bir çöküşe de hızla ilerliyor. Ve bu çöküş, rakamların soğuk yüzünde açıkça görülüyor.

Oxfam’ın 2024 başında yayımladığı “Eşitsizlik Virüsü” raporuna göre dünyadaki toplam servetin yüzde 50,1’i yalnızca en zengin yüzde 1’lik kesimin elinde. En yoksul 3,8 milyar insan, toplam servetin yalnızca yüzde 1,2’sini paylaşıyor. Üstelik bu makas giderek açılıyor. 2020’den bu yana, her 26 saatlik zaman diliminde yeni bir dolar milyarderi yaratılıyor. Bu artışa karşın, günde 2,15 doların altında yaşayan insan sayısı 700 milyonu aştı.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Dünya Bankası verileri, Türkiye'nin de gelir dağılımı açısından alarm verdiğini ortaya koyuyor: Türkiye'de en zengin yüzde 20’lik kesim, toplam gelirin yüzde 48,4’ünü alıyor. En yoksul yüzde 20'nin aldığı pay ise sadece yüzde 5,9. Türkiye nüfusunun yüzde 32’si yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Yoksulluk riski altındaki çocuk oranı yüzde 38, bu oran AB ortalamasının neredeyse iki katı.

TÜRK-İŞ’in Nisan 2025 verilerine göre açlık sınırı 16.200 TL, yoksulluk sınırı 52.950 TL. Asgari ücret ise net 22 bin TL. Yani asgari ücretle çalışan biri, açlık sınırının hemen üzerinde ama yoksulluk sınırının neredeyse 30.000 TL altında.

Yoksulluk, artık sadece işsizliğin değil; çalışmanın da bir sonucu. ILO ve OECD verileri, dünya genelinde her 5 çalışandan 1’inin “çalışan yoksul” olduğunu ortaya koyuyor. Türkiye’de bu oran daha da yüksek. Kayıt dışı çalışanların oranı %30’un üzerinde ve bu insanların büyük çoğunluğu asgari ücretin bile altında ücretlerle geçinmeye çalışıyor.

OECD'nin dikkat çekici bir başka tespiti ise şu: Bugünün gelir adaletsizliği, yalnızca ücretten değil, miras yoluyla aktarılan servetlerden besleniyor. OECD ülkelerinde bireylerin yaşam boyu kazandığı servetin ortalama %45’i, çalışmadan elde ediliyor. Türkiye’de bu oran %60’a kadar çıkıyor. Yani “doğduğun ev”, artık “öldüğün ev”i de belirliyor.

Dünya genelinde her gece yaklaşık 150 milyon insan sokakta uyuyor. Türkiye’de kesin rakamlar bilinmemekle birlikte, İstanbul'da evsiz sayısının 20 bine yaklaştığı tahmin ediliyor. Buna karşılık lüks konut projeleri patlama yaşıyor; 2024 yılında Türkiye’de bir milyondan fazla konut yatırım için alınmış, yüzde 30’u hiç kullanılmamış.

Lancet'in 2023 tarihli araştırmasına göre: En zengin %10’luk kesimle en yoksul %10’luk kesim arasındaki ortalama yaşam süresi farkı 13 yıl. Türkiye’de bu fark, bölgesel olarak bakıldığında 15 yılı aşıyor.

“Eşit işe eşit ücret” sloganı artık yeterli değil. “İnsanca yaşanacak bir gelir” talebi, sadece ideolojik değil; insani bir zorunluluk. Çünkü dünya artık sınıfsal değil, sofrasal olarak ayrışıyor.Ve yoksulluk, bir istatistik değil; her gün okul kantininde çocuğuna harçlık veremeyen bir annenin gözünde büyüyen bir utançtır. Bugün 1 Mayıs. Ve dünya hâlâ, en zenginlerin kârını kutlarken, yoksulların yaşamını yitiriyor.

BU TAKSİMİ KURT YAPMAZ KUZULARA ŞAH OLSA

OXFAM’ın “Eşitsizlik Virüsü” raporunda en yoksul 3,8 milyar insanın toplam servetin yalnızca yüzde 1,2’sini paylaştığı belirtildi. TÜİK ve Dünya Bankası verilerine göre Türkiye'de en zengin yüzde 20’lik kesim, toplam gelirin yüzde 48,4’ünü alıyor. En yoksul yüzde 20'nin aldığı pay ise sadece yüzde 5,9. Asgari ücret, yoksulluk sınırının 30 bin TL altında.

ÇALIŞSAN DA YOKSULSUN

ILO ve OECD verileri dünya genelinde her 5 çalışandan 1’inin “çalışan yoksul” olduğunu ortaya koyuyor. Ülkemizde kayıt dışı çalışanların oranı yüzde 30’un üzerinde ve bu insanların büyük çoğunluğu asgari ücretin bile altında ücretlerle geçinmeye çalışıyor. Lancet'in 2023 tarihli araştırmasına göre: En zengin %10’luk kesimle en yoksul %10’luk kesim arasındaki ortalama yaşam süresi farkı 13 yıl.*

DOĞDUĞUN EV ÖLDÜĞÜN EV OLUYOR

Gelir adaletsizliği, yalnızca ücretten değil, miras yoluyla aktarılan servetlerden besleniyor. OECD ülkelerinde bireylerin yaşam boyu kazandığı servetin ortalama yüzde 45’i, çalışmadan elde ediliyor. Türkiye’de bu oran yüzde 60’a kadar çıkıyor. Yani “doğduğun ev”, artık “öldüğün ev”i de belirliyor.